Marmaris'te 15 Temmuz’un Bilinmeyen Yüzü

Marmaris'te 15 Temmuz’un Bilinmeyen Yüzü
30/09/2025

15 Temmuz 2016’da yaşanan ve "(sözde) darbe girişimi" olarak kayda geçen geceden sonra, Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki binlerce asker tutuklandı ve meslekten ihraç edildi. Hakkında “Cumhurbaşkanına suikast” iddiası bulunan ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan SAT komandosu Yüzbaşı Özay Cödel, bu isimlerden sadece biri. Ancak onun 9 Ocak 2020 tarihli duruşmadaki ifadesi, kamuoyunun bilmediği pek çok karanlık noktayı aydınlatma potansiyeline sahip.

Özay Cödel Kimdir?

Özay Cödel, Türkiye’nin en seçkin birliklerinden biri olan SAT (Sualtı Taarruz) Komutanlığı bünyesinde görevli bir deniz subayıdır. İfadesine göre, 15 Temmuz'dan aylar önce çeşitli eğitimlerde bulunmuş, görevini disiplinle sürdüren bir askerdi. Ne var ki sözde darbe girişiminin ardından ismi “suikast timi” içinde geçen bir SAT personeline dönüştü. Peki nasıl?


Cödel, suikast iddiasının temelini oluşturan göreve bilinçli olarak katılmadığını, emri harfi harfine uyguladığını belirtiyor. Kendi ifadeleriyle:
“13 Temmuz 2016 Çarşamba günü, Gölcük Donanma Komutanlığı SAT Komutanlığı’nda görevliydim. Aynı gün, Üs Komutanı tarafından arandım ve ‘Yüzbaşı, bir görev için seni görevlendirdik, sabah Çiğli’ye geçiyorsun’ dendi.”
Yani Cödel, planlayıcı ya da teşvik edici değil; yalnızca komutanının verdiği emri yerine getirmek üzere hareket eden bir askerdi. Görev emrinin yazılı değil, sözlü olarak verilmiş olması da dikkat çekici. Bu durum, daha sonra suçlanan birçok askerde de ortak bir detay olarak karşımıza çıkıyor.

“Ne olduğunu biz de anlamadık, ilk kez böyle bir görev alıyorduk.”

Cödel'in ifadeleri, Marmaris’e yönelik görevin önceden planlanmadığını, gelişen olaylar çerçevesinde verilen anlık emirlerle şekillendiğini ortaya koyuyor:
“Göreve dair tek bilgi, özel görev olduğuydu. Ne amaçla olduğuna dair bize bir şey söylenmedi. Uçakla Dalaman’a indik, sonrasında helikopterle taşındık. Operasyon sahasına ulaştığımızda neyle karşılaşacağımızı biz de bilmiyorduk.”
Cödel burada net bir şekilde; görevin mahiyeti, amacı ve hedefi konusunda hiçbir bilgiye sahip olmadığını ve planın detaylarını öğrenmeden harekete geçirildiklerini belirtiyor.

“Biz terörle mücadele görevi için gönderildik sandık.”

Yüzbaşı Cödel, savunmasının devamında görevlendirmeyi klasik bir “terörle mücadele operasyonu” olarak düşündüklerini ifade ediyor:
“Bizim görevlendirme şeklimiz, daha önce terör operasyonlarında uygulanan görevlendirmelerle aynıydı. Bilgilendirme yapılmadı.”
Bu sözler, iddianamenin temel iddiası olan "kasten ve bilinçli bir suikast timi" oluşturulduğu tezini doğrudan çürütmektedir. Cödel ve onunla birlikte görevlendirilen askerler, neye dahil edildiklerini bilmeden emirleri uygulamışlardır.

Suç Nerede Başlar? Emir Uygulamak Suç Mudur?

Türk hukuk sisteminde bir asker, emir vereni değil, kendisini sorumlu tutan bir yaklaşımla yargılanmıştır. Oysa Cödel’in savunması bu çelişkiyi net biçimde göz önüne sermektedir:
“Ben görevimi yaparken, herhangi bir suç kastım olmadı. Görev emrini üstlerim verdi.”
Bu noktada şu soru kaçınılmazdır: Asker emir uygularken mi suç işlemiştir, yoksa ona bu görevi verenler mi hesap vermelidir?

“Marmaris davası, adaletin test edildiği bir dosya oldu.”

Cödel’in savunması; mahkemenin emir-komuta zincirini dikkate almadığını, delil ve tanık beyanlarının göz ardı edildiğini, yargılamanın tamamen önceden belirlenmiş bir karara hizmet ettiğini düşündürüyor. Kendi ifadesiyle:
“Bu görev için beni görevlendiren komutanlar şu an dışarıda, ben ise müebbetle yargılanıyorum. Neden ben buradayım, onlar dışarıda?”

Gerçek Suçlu Kim?

Özay Cödel’in ifadesi, 15 Temmuz’un ardından yaşanan hukuki sürecin adaleti değil, tasfiyeyi esas aldığını ortaya koyuyor. Suikast iddiasının içeriden bir emirle yönlendirildiği, operasyonun istihbarat ve emir zinciri açısından çelişkilerle dolu olduğu görülüyor.

Sonuç: Cödel Masum mu?
Bu sorunun cevabı, hukukun evrensel ilkelerinde saklı. Delil yoksa, kasıt yoksa, emirle hareket eden bir askerin cezalandırılması neye hizmet eder?

Bir sonraki yazıda: “Cumhurbaşkanına Suikast” davasının gizlenen yönleri: Marmaris’te ne oldu? Gerçek hedef neydi? Suikast değil, bir tuzak mıydı?

Asım Durmaz