15 Temmuz'un Perde Arkasına Kur.Alb. Doğan Öztürk'ün Gözünden Bir Bakış
Kur.Alb.Doğan Öztürk, savunmasının mimarisini kendi ifadesiyle "şekere benzeyen" katmanlı bir yapıda kurgulamıştır. Merkeze kendi şahsi durumunu yerleştirirken, bu merkezin etrafını saran halkalar şeklinde Genelkurmay Karargahı, Ankara geneli ve nihayetinde tüm Türkiye'deki hadiseleri analizine dahil etmiştir. Bu yaklaşım, kendi eylemlerinin ancak bu geniş bağlam içinde anlaşılabileceği tezini temel alır.
Savunmasının temel metodolojisi ise olayları yaşandığı anın koşulları, bilgileri ve algılarıyla, yani "doğal akış" içinde değerlendirmektir. Bu metodoloji, "bugünün bilgileriyle filmi geriye sarmak" olarak tanımladığı ve yargılamanın temel hatası olarak gördüğü yaklaşımı kategorik olarak reddeder. Öztürk'e göre, o gecenin kaosu içinde saniyelerle verilen kararlar, yıllar sonra edinilmiş bilgilerle ve oluşturulmuş algılarla yargılanamaz. Öztürk'ün savunması, salt bir hukuki metnin ötesinde, 15 Temmuz'a ve sonrasındaki adli sürece dair alternatif bir okuma denemesi niteliği taşımaktadır.
2.1 Kurmay Albay Doğan Öztürk Kimdir?
Doğan Öztürk, bir helikopter pilotu ve kurmay subaydır. Kariyerinde Genelkurmay Başkanlığı'ndaki "değişim-dönüşüm" çalışmalarında yer almış, stratejik planlama ve analiz konularında tecrübe edinmiştir. Tutukluluk sürecinde "yüzlerce sayfa el yazısıyla notlar alarak" ve "hukuk kitapları okuyarak" savunmasına hazırlandığını belirtmesi, savunmasının neden olayların teknik ve stratejik analizine bu denli odaklandığını anlamak için önemli bir zemin sunmaktadır.
Savunma Metodolojisi: "Dantel Teorisi" ve "Bağlam" Vurgusu
Öztürk, savunmasının metodolojik çerçevesini iki temel kavram üzerinden deşifre eder: "Dantel Teorisi" ve "Bağlam".
- Dantel Teorisi: Öztürk, Genelkurmay'daki çalışmalarda kullandıkları bu metaforla, olayların aceleyle değil, bir dantel işler gibi "ilmek atlamadan", objektif kriterlere göre ve bütüncül bir şekilde incelenmesi gerektiğini ortaya koyar. Öztürk'ün kendi ifadesiyle: "Eğer elinizde dantelin şekli varsa bu danteli işliyorsanız ilmek atlamıyorsanız sorun yok... Ama ilmek atlıyorsanız... O zaman dantelin resmi bozulur." Bu metaforla, yargılama sürecinin aceleci ve eksik bir yaklaşımla yürütüldüğünü, önemli delil ve çelişkilerin "atlanan ilmekler" gibi göz ardı edildiğini ima etmektedir.
- Bağlam (Konteks) Vurgusu: Savunmasının temel taşı "bağlam" kavramıdır. Öztürk, verinin tek başına bir anlam ifade etmediğini, ancak bir çerçeveye oturtulduğunda "enformasyon" (malumat) haline geldiğini vurgular. Enformasyon ise "zaman, mekan, ortam, aktörler, olaylar ve koşullar"dan oluşan bir bağlama yerleştirildiğinde "bilgi" (marifet) olur. Öztürk'e göre iddia makamının stratejisi, eylemleri bağlamından koparmaktır:
"Bağlamdan koparamazsınız bunu. Koparırsanız Doğan mikrofonda konuştu. Vurun boynunu gitsin. Ya bir dakika ne oldu, bağlam ne? Bağlam önemli."
Bu ilke üzerinden Öztürk, savcılığın davasının dekontekstüalize eylemlere dayandığını, kendi savunmasının ise bu eylemleri devlet aktörleri tarafından kasıtlı olarak gizlenen çok daha büyük bir stratejik aldatma tablosu içine yeniden yerleştirme (re-kontekstüalize etme) çabası olduğunu ortaya koyar. Öztürk'ün stratejisi, sadece metodolojik bir çerçeve sunmakla kalmaz, aynı zamanda yargılandığı ortamın adilliğini temelden sorgulayan ciddi eleştiriler de içerir.
Yargılama Ortamına Yönelik Eleştiriler: "Düşman Hukuku" ve "Algı Operasyonları"
Öztürk'ün savunmasının merkezindeki en temel argümanlardan biri, adil bir yargılamanın ancak adil koşullar altında yapılabileceği, ancak mevcut atmosferin bunu imkansız kıldığı tezidir. Öztürk, davanın sosyolojik temelini, taraflardan birinin eylemlerinin sorgusuzca meşru kabul edildiği "toptan kutsama", diğerinin ise en masum eylemlerinin dahi suç kanıtı sayıldığı "şeytanlaştırma" ikiliği üzerine kurulu olduğunu savunur. Alb.Öztürk, bu atmosferin "düşman hukuku" uygulamaları, medya propagandası ve siyasi baskı yoluyla kasıtlı olarak yaratıldığını iddia etmektedir.
"Düşman Hukuku" Uygulamaları
Öztürk, kendisine ve diğer sanıklara yönelik muamelenin, evrensel hukuk ilkelerinden ziyade, düşman olarak kodlanmış bir gruba her şeyin mübah olduğu bir "düşman hukuku" zemininde yürütüldüğünü savunur. Bu iddiasını aşağıdaki somut örneklerle detaylandırır:
*** Masumiyet Karinesinin İhlali: Duruşmanın ilk günü sanıkların "merasim ile yürütülerek", "tek sıra halinde öfkeli bir grubun hakaret ve küfürleri arasında" geçirildiğini ve kendilerini korumakla görevli jandarmanın, kalabalığa daha iyi bir hakaret ve cisim atma açısı sağlamak için aradan çekildiğini belirterek masumiyet karinesinin fiilen yok edildiğini ileri sürer.
*** Fiziki ve Psikolojik Baskı: Salondaki fiziki koşulların kasıtlı olarak zorlaştırılması (kürsünün değiştirilmesi), kravat ve ceket gibi giysilerin yasaklanarak sanıkların rencide edilmeye çalışılması gibi uygulamaları bu baskının unsurları olarak sıralar.
*** Önyargılı Tutum: Mahkeme heyetinin "ihsas-ı rey" (görüşünü önceden belli etme) olarak nitelendirdiği tutumları ve müşteki avukatlarının sanıklara karşı "toptancı", "hakaretamiz" ve önyargılı bir dil kullandığını, bunun da adil bir diyalog ortamını engellediğini savunur.
***Tazminat Davaları: Kendisine açılan 29 ayrı tazminat davasının—ki bunların 19'u savcılık mütalaasından sonra açılmıştır ve sadece Kara Havacılık Komutanlığı'ndan 6 ayrı dava gelmiştir—savunma hazırlığını doğrudan engellemek amacıyla kullanıldığını vurgular. Bu davalara cevap vermek için elle 354 sayfa dilekçe yazmak zorunda kaldığını belirterek, bunun maddi ve manevi bir baskı unsuru olduğunu ortaya koyar.
Medya Propagandası ve Bilgi Kirliliği bölümü ile Kur.Alb. Doğan Öztürk’ün savunmasını incelemeye devam edeceğiz.
Arif Masnu
Kaynak
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/109 esas sayılı dosyası kapsamında vapılan 10/05/2019 ve 13/05/2019 tarihli duruşmasındaki DOĞAN ÖZTÜRK'ün SEGBİS ile kaydedilen esasa ilişkin savunması