Hava kuvvetleri depremde nasıl kullanılmalıydı, daha efektif nasıl kullanılabilir?

Hava kuvvetleri depremde nasıl kullanılmalıydı, daha efektif nasıl kullanılabilir?
09/03/2023

Dünya ve Türkiye gündemine ait güncel konuların analiz ve yorumlarının yapıldığı, üst düzey başarılı askerler ve asker aileleri ile röportajların yer aldığı Alesta youtube kanalı Deprem Özel programında Hv.Plt.Kur.Yb. Aykut Coşkun ile “Hava Kuvvetlerinin deprem gibi afetlerde sahada nasıl kullanılabileceği” konusu üzerine yaptığı söyleşisini yayınladı.

Hv.Plt.Kur.Yb. Aykut Coşkun Kimdir?

1998 yılında Hava Harp Okulundan mezun olduktan sonra Pilotaj eğitim sürecini derece ile tamamlayarak F-16 pilotu olarak kıta hayatına başlayan Kur.Yb. Coşkun, akabinde beş sene aktif uçucu olarak görev yaptıktan sonra Harp Akademileri Komutanlığında iki sene kurmay subaylık eğitimi aldı. Müteakiben Kurmay Yüzbaşı rütbesinde Hava Kuvvetleri Komutanlığına Hareket Plan Kısım Amiri olarak atandı. 

Bu görevinde Hava Kuvvetlerinin asli operasyonel planlarının yapıldığı ve dolayısıyla harp şartlarında ve diğer olağanüstü şartlarda yani deprem gibi veya diğer olağanüstü şartları olan toplumsal, kitlesel hareketler vb. şartlarda hava kuvvetlerinin imkan kabiliyetlerini en optimum şekilde planlama kapsamında tecrübe edinme fırsatı elde eden Kur.Yb.Coşkun, akabinde Harp Akademileri Komutanlığında Planlama dersleri vermek üzere 4 sene öğretim üyesi olarak.görev aldı. Son olarak Konya 3‘üncü Ana Jet Üst Komutanlığında Harekat Eğitim Kısmı Amiri olarak görev alan Kur.Yb.Coşkun, Hava Kuvvetlerinin değişik planlama kademelerinde tecrübe edinme imkanı buldu. 


Kurtarma ekibinin özellikle ilk 48 saat içinde hızlı müdahalesi çok kritiktir 

Kendisi de Deniz Kuvvetlerinde Kurmay Subay olan Dz.Kur.Bnb.Engin Büker’in sorularını yanıtlayan Hv.Plt.Kur.Yb. Aykut Coşkun, deprem gibi afetlerde Hava Kuvvetleri'nin sahada nasıl kullanılması gerektiğini, bölgedeki üstleriyle daha öncesinde böyle olası afet durumlarına yönelik tatbikat planlarını ve hava kuvvetlerinin nasıl kullanılmasının daha efektif olacağı sorunu şu şekilde cevapladı;

“Özellikle de profesyonel arama kurtarma birimleri olsun, Lojistik intikal unsurları olsun, Çabuk onarım ekipleri gibi Silahlı kuvvetlerin kritik kabiliyetlerinin bölgede ön safhalarda ve ilk anlardan itibaren faaliyet yürütmesi beklenen bir durumdu ve olması gereken bir husustu. 

Türk Silahlı Kuvvetleri sadece savaşa hazırlık yapan bir güç değil. Türk Silahlı Kuvvetleri her türlü olağanüstü şartlara ülke çapında en hazır olan kurumumuzdur. Bu sadece Türkiye'ye özgü bir şey de değildir yani tüm dünyada ülkelerin silahlı kuvvetleri olağanüstü durumlara karşı en hazırlıklı kurumdur ve sayıca ve imkan kabiliyet olarak da en büyük güçtür. Bizim ülkemizde de olması gereken Türk Silahlı Kuvvetlerinin ilk anlardan itibaren faaliyetlerin merkezinde görev almasıydı.


Hava kuvvetleri depremde nasıl kullanılmalıydı, daha efektif nasıl kullanılabilir?

Can kayıplarının büyük bölümü aslında deprem anında değil de deprem sonrası enkaz altında kalan sağ kişilerin kritik süre içerisinde enkazdan çıkarılamaması sonucu gerçekleşti. Bundan dolayı kurtarma ekiplerinin deprem bölgesine süratle ulaştırılması en acil ihtiyaçtır. İlk atılması gereken adımdır ki can kaybı asgari düzeyde tutulabilsin. 

Kurtarma ekibinin özellikle ilk 48 saat içinde hızlı müdahalesi çok kritiktir. Çünkü sağ kurtarılan insan sayısı zamanla yarışılan bir durumda kurtarma ekiplerinin hızına bağlıdır. Tabi bu yaşadığımız elim hadisede maalesef şuna şahit olduk. 

Kurtarma ekipleri bölgeye ulaştığında 30. saatte, karayoluyla ekipmanlarının ulaştırılmasını bekliyor. Kara nakil hatlarında da sıkıntı yaşandığından ekipmanlar afet bölgesine gecikmeli olarak geliyor ve ilk kurtarma faaliyetlerine başlandığında en kritik olan ilk 48 saat maalesef aşılmıştı.

Tabi bu kurtarma faaliyetlerinin başlatılabildiği bölgelerde bu şekilde. Ancak kurtarma faaliyetlerini hiç başlatılamadığı bölgelerin çoğunlukta olduğu da bir gerçek. Maalesef birçok can kaybının bu nedenle yaşandığına şahit olduk. Ayrıca çok net görüldü ki bölgeye gecikmeli de olsa gelen kurtarma ekipleri sayıca son derece yetersizdi. 


Şimdi bu noktada hava kuvvetlerinin imkanlarından bahsedecek olursam;

Afet bölgesine en yakın noktada İncirlik Malatya ve Diyarbakır hava üsleri gibi 3 büyük ana hava üssü bulunmaktadır. Ayrıca Kayseri Hava Üssünde Hava kuvvetlerine bağlı dünyanın en büyük ulaştırma uçaklarından biri olan A400M uçakları bulunmaktadır. Bu uçaklar kullanılarak ve bahsettiğim hava üslerinin pistleri bölgeye ulaşım maksatlı kullanılarak, kurtarma ekiplerinin ve ekipmanlarının, hatta büyük iş makinelerinin bölgeye intikali süratle gerçekleşebilirdi. Müdahalede yaşanan gecikme de minimumda tutulabilirdi. Eğer bu şekilde olsaydı kritik zaman dilimi olan ilk 48 saatin tamamını kaybetmek yerine çok büyük bir kısmını kazanarak birçok insanın canlı olarak kurtarılması söz konusu olabilirdi 

Depremde zarar gören Hatay pistinin de onarılması işleminden de bahsetmek gerekiyor. Bölgenin içerisinde o zamanlarda yaşanan en büyük sıkıntılardan bir tanesi de yardımların kara yolu ile ulaştırılamamasıydı. Dolayısıyla karayoluyla ulaştırılamayan yardımlardan ve karayolunda tıkanıklık yaşanmasından birçok tırın, birçok faaliyet gerçekleştirmek için bölgeye intikal etmek isteyen gönüllülerin bölgeye intikal edememesiydi.”


Hv.Plt.Kur.Yb. Aykut Coşkun: "Hatay Havaalanı Pisti 4 Saat İçerisinde Onarılabilirdi" 

Kur.Bnb. Engin Büker’in “Türkiye Cumhuriyeti Devleti içerisinde bizim tek ulaşım yolumuz karayollarımız mıydı?“ sorusunu cevaplayan Kur.Yb. Coşkun; 

“Afet bölgesinde ihtiyaç duyulan arama kurtarma ekipleri iş makineleri ve öncelikli acil ihtiyaç malzemelerinin deprem bölgesine uçaklar ile intikali için Hatay pistinin onarılmasının öncelikli verilmesi gereken kararlar içinde bulunması gerekiyordu.

Hatay pisti depremde iki farklı noktada enlemesine hasar görmüş durumdaydı. Aslında bu bir anlamda pistin tadilatını kolaylaştıran bir husus. Eğer boylamasına bir hasar olsaydı bu tadilatı daha da uzun zaman alacak ve işi zorlaştıracak bir husus olurdu. Fakat enlemesine bir hasar ve iki noktada böyle bir hasar söz konusu. Dolayısıyla nispeten tadilatı daha kolay olan bir hasardan burada bahsedebiliriz. Bu koşullarda öncelikle pistin sadece onarılması değil süratli şekilde onarılması verilecek karar olmalıydı. Fakat maalesef hava kuvvetlerinde 3 saatte tamamlanabilen ve onarılması hedeflenen ve maksimum 4 saat süren onarım işleminin, Hatay pisti için 96 saatte tamamlandığını gördük ve bunun da bir başarı olarak sunulduğuna şahit oluyoruz.

Detaylara baktığımız zaman uygulamada bir hatalar zinciri çok net görülüyor. Böyle bir olağanüstü, kritik şartlarda asıl olan en hızlı şekilde pisti onarıp ve acil ihtiyaç kadarınca onarıp, uçak kalkış iniş yapabilir hale getirmektir.

Yani tam esaslı bir onarım yerine uçuş emniyetini ihlal etmeyecek şartlarda çabuk bir ilk onarım gerçekleştirmek ve akabinde de şartların uygun olduğu zamanda kalıcı onarım yapmak işin uzmanlarınca verilecek en doğru karardır. Pist çabuk onarım ekipleri hava kuvvetlerinde mevcuttur. Mesela Hava kuvvetlerinin üstlerinin bombalandığı savaş şartlarında pistlerin çabuk onarımını gerçekleştirmek için Pist Çabuk Onarım Ekibi devreye sokulur. Bu Pist Çabuk Onarım Ekibi, formula bir yarışlarında yarış arabalarının tekerlek değişimi gibi zamanla yarışan ve pistin onarımını hazır kitleriyle gerçekleştiren profesyonel bir ekiptir. Yani bu şekilde özel eğitim görmüş ve sürekli tatbikatları icra ederek eğitimleri aktif tutulan bir ekiptir. Bu hazır onarım kitleri de hazır beton ve katlanabilir hazır fiberglas kitlerden oluşur ve Hava Kuvvetleri envanterinde de oldukça fazla miktarda mevcuttur. Bu şekilde zamanla yarışılan durumlarda yaş beton döküp iki gün kuruması beklenmez.

Ancak Hatay pistinin onarımında hazır kitlerin kullanımı yerine sanki zamanla yarışılmıyor ve sanki her geçen saniye bir can daha yitirdiğimiz bir durum söz konusu değilmiş gibi klasik yöntemle pistin onarımı gerçekleştiriliyor. Çünkü oraya giden tadilata giden ekip İstanbul sivil havacılık ekibi. O ekibin zaten böyle hazır kitlerle pistin tadilatı gibi bir eğitimi söz konusu değil. Daha da teknik detaya inecek olursak, hava kuvvetlerinin pist çabuk onarım ekibinin 3-4 saatte pisti onarma süresi içerisinde sadece pisti onarma değil, düşman uçakları tarafından atılmış muhtemel bir bombanın eğer patlamadıysa tesirsiz hale getirilmesi süresi de dahildir. Yani doğru alınmış bir karar olsaydı, onarım faaliyetinin çok kısa sürede tamamlanması ve buna bağlı olarak çok kritik bir lojistik hattın yaraların sarılmasına açılması mümkün olabilecekti. 

Kurumlar arası koordinasyon eksikliği ve ilave nedenlerle pistin onarımında Hava Kuvvetleri'nin profesyonel pist çabuk onarım ekibi yerine, zamanla yarışma anlayışı ve eğitimi olmayan, eğitimleri belki pistlerin sadece normal şartlarda onarımı kapsamında olan sivil havacılık ekiplerinin devreye sokulduğunu gördük. Bu nedenle maalesef 4 saat sürecek bir işlem 4 günde tamamlandı. Tabii bu gecikme tıkanmış olan ve sorunlar yaşanan karadan ikmal hatlarına en hızlı alternatif olabilecek hava ikmal hattının ilk 4 gün boyunca kullanılamamasına neden oldu. 

Özetleyecek olursam, böyle bir afet durumunda kurtarma ekibinin ekipmanlarının ve iş makinelerinin ve yardım malzemelerinin bölgeye ulaştırılması can kaybının azaltılması adına hayati önem arz ediyor. Maalesef bu yaşanan afette hava kuvvetlerinin imkan kabiliyetlerinin yani ulaştırma uçaklarının, profesyonel ekiplerinin ve arama kurtarma ekiplerinin kullanılmadığını gördük.“


Eğitimli Personelin Eksikliği 

Kur.Bnb. Engin Büker: “Hava Kuvvetleri hem bombardıman faaliyetlerini icra etmek yani savaş ortamı içerisinde yer almakla beraber aynı zamanda keşif gözetleme faaliyetleri de icra ediyor. Bölgede en fazla yaşanan hususlardan bir tanesi de bölgenin durumu hakkında veya gelişmeler hakkında, nerede neye ihtiyaç olduğu hakkında planlamanın olduğu gibi yapılamamasıydı. 

Havadan keşif gözetleme faaliyetleri ile bölgenin anlık olarak, çok ani bir reaksiyonla keşif gözetleme faaliyetinin yapılabileceği, genel durumun ortaya konulabileceği, plan programların çok stratejik seviyede ağırlıklı olarak nerede verilmesi gerektiğini, nereye intikal ettirilmesi gerektiğine kadar hepsinin havadan keşif faaliyetleri ile yapılabileceğini değerlendiriyorum. Dolayısıyla hava kuvvetlerinin bu anlamda da unsurlarının sadece savaş için değil ama keşif faaliyetleri anlamında çok kısa sürede yapılabileceğine görev yaptığım yerlerde tanıklık ettim. Aynı zamanda sadece gündüz periyodunda değil gece periyodunda dahi kullanılabilecek kamera özelliklerine sahip olan uçaklardan bahsediyoruz. Gece gündüz hem faaliyetleri icra edilebileceği hem de aynı zamanda diğer bir anlamda da güvenlik zafiyetinin yaşandığı bölgelerde güvenlik anlamında da bu uçuşların gerçekleştirebileceğini de söylemekte fayda var diye düşünüyorum. Çünkü bu güvenlik hususları da önemli bir maddeydi ve halihazırda sağlanamadığını görüyoruz. 

Bu süreç içerisinde yaşanmışlıkları bir kenara koyarsak, şu andaki duruma baktığımızda hava kuvvetlerinin çok büyük oranda profesyonel personelinin eksikliğinden söz edebiliriz ve bunu da en bariz şekilde Milli Savunma Bakanlığının „Savaş Pilotu Aranıyor“ ilanında görebiliyoruz. En büyük zafiyet sanırım eğitimli ve bu olayın uzmanı olan ve yıllarca eğitim almış olan personelin eksikliğidir diyebilir miyiz?“


Hv.Plt.Kur.Yb. Aykut Coşkun:

Günümüz teknolojisi ile yapılacak en önemli faaliyetlerden birisi de, faaliyetlerin koordinasyonunun sağlanması adına yukarıdan bir kamerayla kısaca ya da herkesin anlayabileceği dilde bahsedecek olursak yukarıdan bir kamerayla veyahut da birkaç yada daha fazla dronlarla, insansız hava araçlarıyla yukarıdan faaliyetleri gözlemlemek. Yani çok ufuk hizasından değil de yukarıdan bakarak, bu bölgede arama kurtarma faaliyetine ihtiyaç var, bu bölgede biraz daha durumlar daha öncelikli vesaire gibi veyahut da burada tıkanmış bir lojistik hat var, bu bölgenin açılması lazım gibi bir takım kararların, stratejik seviyede kararların alınabilmesi, doğru kararların alınabilmesi adına bu insansız hava araçlarının bölgede kullanılması önem arz ediyordu. 

Biz tabii insansız hava araçları imkan kabiliyeti olarak ülke olarak iyi bir noktadayız. Dolayısıyla bu da gurur kaynağımız olan hadiselerden bir tanesi. İnsansız hava aracını üreten bir ülkeyiz, sahibiz ve oldukça da fazla rakamlarda sahibiz. Sadece Bayraktar insansız hava aracı değil daha farklı keşif imkan kabiliyetine sahip insansız hava araçlarına da sahibiz. Dolayısıyla bunlar neden böyle olağanüstü şartlarda kullanılmadı? Çok etkin olarak kullanılabilecekken ihtiyaçların tespitinde, önceliklerin tespitinde ve kararların doğru olarak ihtiyaç nispetinde alınmasında bu imkan kabiliyetimizi neden kullanmadık? Bununla ilgili bulabildiğim, bir soru işaretini çözebilecek bir cevap yok.“


Kur.Bnb. Engin Büker: “Depremin gerçekleştiği bölgede hava muhalefetinin ağır olduğu ve kameralarda ve uçuş sistemlerinde buzlanma yaşandığı iddia ediliyor. Elimizdeki bulunan İHA'lardan çok düşük irtifa uçuşu yapanlar kadar yüksek irtifa ya da farklı irtifalarda uçuş yapabilen IHA’larmızda mevcut. Dolayısıyla hava muhalefetini veya böyle bir buzlanmaya çok maruz kalmadan, bunlarla sıkıntı yaşamadan bu keşif faaliyetini icra edebileceğimiz farklı seviyelerdeki İHA’larımız da vardı. Bunlar kullanılabilirdi diye değerlendiriyorum. Bu mazereti de çok kabul edilebilir görmüyorum açıkçası.“

 

Hv.Plt.Kur.Yb. Aykut Coşkun: 

“Hani bu tür yazılar oluyor ama teknik bilgiye sahip personel tarafından çok dikkate alınacak mazeretler değil bunlar. Çünkü Rusya-Ukrayna savaşında zaten çok daha kötü hava şartlarında kullanılan silah sistemleridir ve buzlanma şartlarında buzu çözecek vesaire buna engel olacak karşı sistemleri vardır bu tür insansız hava araçlarının. Öyle dahi olsa yüksek irtifadan termal kameralarla gözetleme yapabilecek ve netice alabilecek insansız hava araçlarımız zaten mevcut. Dolayısıyla neden kullanılmadı sorusunun mantıklı hiçbir cevabını bulamıyorum. 

İnsansız hava araçarının kalkması için büyük hava pistlerine Ihtiyaç yok. Çok daha basit, elden atılabilenden tutun da çok daha kısa mesafede toprak araziden kalkabilen insansız hava araçlarımız dahi mevcut. Dolayısıyla bu sorunun cevabını ben de çok merak ediyorum. Eğer kullanılsaydı kuvvet çarpanı olarak değerlendirdiğimiz çok etkili bir güç çarpanını devreye sokmuş ve çok etkin bir şekilde netice almış olabilirdik. 

Diğer yandan yüreklerimizi dağlayan çok büyük bir hadise yaşadık. Hepimiz uzaklardan da olsa göz yaşlarımızı haftalarca tutamadık. Herkes eminim kendi içinde şunun değerlendirmesini yapıyordur. Bir daha böyle bir doğal afet yaşanırsa, ki bekleniyor ülkemiz bir deprem kuşağında, bunların yaşanmaması adına nasıl adımlar atılmalı? Niye bunları yaşandı? Bu soru önemli bir soru. Ben de eski Hava Kuvvetleri Komutanlığı mensubu olarak bu soruya cevap bulmaya çalışıyorum. 

Bu aksaklıklar en nihayetinde karar vericiler tarafından verilen kararların isabetsiz olmasından ve bu kararların maalesef işin uzmanlarınca alınmıyor ya da işin uzmanlarının fikri alınmıyor oluşundan ve stratejik kararların en tepede tek merkezde tek kişide toplanıyor oluşundan kaynaklanıyor ki bu da maalesef can kaybının artması ile sonuçlandı. Çünkü bazı kararları insiyatif olarak hızlı bir şekilde alt kademe yöneticilerin vermesi gerekiyor. Yani her şeyi biz en tepede soralım ve oradan gelecek direktife göre hareket edelim değil de olağanüstü şartlarda bana tanınan yetki çerçevesinde, ki yetki eğer tanınmışsa, bana verilen yetki çerçevesinde insiyatif alarak en doğru kararı ve insan hayatını en çabuk kurtaracak kararı vermekle mükellef olmalıyım. 

Şöyle çok çarpıcı bir örnek paylaşmak istiyorum. Japonya'da 20 yıl içerisinde 7 şiddetin üzerinde 20 adet deprem yaşanmış ancak toplamda 56 kişi hayatını kaybetmiş. Bizim Japonya'dan farkımız sadece ve sadece mentalite farkı. Yürekleri yakan bir durum. Elimizde imkan kabiliyetimiz var. İmkan kabiliyetimiz olduğu halde, işin uzmanlarına sahip olduğumuz halde, iyi eğitilmiş donanımlı insan gücü olduğu halde, bu imkanların böyle bir elim hadisede kullanılmayışı, buna bağlı karar vericilerin yetersizliği sebebiyle çok büyük can kaybı yaşanmış olması maalesef yürekleri dağılıyor.“


Kur.Bnb. Engin Büker: “Çok sağ olun komutanım çok değerli bilgiler verdiniz. Çok açıkça söyleyeceğim kimse kusura bakmasın ama işi uzmanından dinlemek ayrı bir zevk veriyor ve uzmanın orada bulunmamış olması da uzmanların orada bulunmadığı için de bu hadislerin yaşanmış olması da ayriyetten yüreğimizi acıtıyor. 

Ne yazık ki bir insan dahi kurtarılabilecekken, bir insanın dahi canını her şeyden daha değerli diye düşündüğümüz bu günlerde bu kadar uzman insanın kendi görevlerinden eğitim aldıkları alanlardan uzak durması da uzak tutulması da gerçekten kabul edilebilir bir durum değil. Ama biz her ne olursa olsun uzmanlığımızı bilgilerimizi sahada paylaşmaya devam edeceğiz Elimizden geldiği kadar bu işin uzmanı olmadığı halde bu işi yapmaya çalışanlara rehberlik etmeye çalışacağız. Bir nebze belki kendileri bunları seyrettikleri zaman kendilerine de ufuk açıcı ifadeler bulacaklardır diye ümit ediyorum. Tüm can kaybı yaşayan vatandaşlarımıza başsağlığı diliyorum onların Yakınlarına da sabırlar diliyorum. Elimizden geldiği kadar destek olmaya devam ediyoruz."


Söyleşinin sonunda Alesta ekibi tarafından depremzedelere destek kapsamında yürütülen faaliyet hakkında bilgi veren Kur.Bnb.Engin Büker:

“Bir kampanya başlattık ve direkt olarak o bölgedeki insanlara bu deprem sonrasında burada çeşitli sıkıntılar yaşayan, çeşitli temel gıda seviyesindeki ve temel barınma seviyesindeki ihtiyaçlarını dahi gideremeyecek durumda olan vatandaşlarımıza destek olabilmek maksadıyla başlatmış olduğumuz yardım faaliyetini Mart ayının sonuna kadar devam ettireceğiz. Kampanyamız açık olacak. Eğer bu faaliyetlere katılmak isteyen, bu faaliyetler içerisinde yer almak isteyen izleyicilerimiz var ise videonun altında açıklama bölümünde yer alacak olan linke tıklayarak oradan gerekli yardımların desteklerini paylaşabileceklerdir. Ayrıca yurtdışında hali hazırda ikamet etmekte olan izleyicilerimize de kesinlikle seslenmek istiyorum kendi bulundukları ülkelerde şu anda yürütülen faaliyetlerle beraber kendi çalışmış oldukları yerlerde, eş dost arkadaşları yabancı insanlarla yani o bölgenin yereli insanlara da bu konularla ilgili ulaşıp onlardan da destek alabilme imkanları var ise bu faaliyetler içerisinde onlardan da aldığımız desteği ülkemize aktarmamız daha faydalı olacaktır diye düşünüyorum. Bu dönem içerisinde gördüğümüz en büyük özellikte yine gönüllülük esaslı yürütülen sivillerin yani bizlerin birbirimize yapmış olduğumuz destek olduğunda altını çizmek istiyorum Ne yazık ki bu da bu dönemin bir gerçeği oldu.”