Hakan Fidan - MİT Müsteşarı

I. 15 TEMMUZ ÖNCESİ FAALİYETLERİ
2013 Darbe Söylemi
Dönemin MİT Müsteşarı olan Hakan Fidan’a 2013 yılında bir duyum gelmiştir. Bu duyumda “Zırhlı Birlikler Okulunda isyan çıkabilir” denmektedir. Adı üstünde bu bir “duyum”dur. Aslında sadece birilerinin kendi aralarında konuşmalarından ibarettir. 15 Temmuz 2016’da olduğu iddia edildiği gibi somut bir “ihbar” değildir. 2013 yılında gerçekleşen bu soyut söylenti için Hakan Fidan aşağıdaki şu tedbirleri almıştır:
O dönem Genelkurmay Başkanı olan Orgeneral Nejdet Özel’e gitmek yerine, daha alt konumda olmasına rağmen -2016 yılında yaptığı gibi- yine Hulusi Akar’a haber vermiştir. Zırhlı Birlikler Okuluna da, durumu tetkik etmek için MİT’te çalışan 50’ye yakın personel görevlendirmiştir.
İleriki bölümlerde de görülebileceği gibi 15 Temmuz 2016’da da Hakan Fidan, Cumhurbaşkanı veya Başbakan ile iletişime geçmek yerine ilk önce Hulusi Akar’ın yanına giderek görüşmüştür. Ve bu 2013 yılındakine göre çok daha kuvvetli ve somut “ihbar” iddialarına rağmen 2013’te aldığı tedbirlerin hiçbirini 15 Temmuz 2016 günü almamıştır.
15 Temmuz Öncesi Gelen MİT İstihbarat Raporları
Ekim 2015 - Haziran 2016 tarihleri arasında IŞİD veya PKK kaynaklı olduğu iddia edilen 14 adet terör saldırısı gerçekleşmiş ve bu olağan dışı dönemde toplam 228 kişi hayatını kaybetmiştir. Saldırılarda askerlere yönelik şehir eylemleri dikkat çekmektedir. Özellikle 17 Şubat 2016 tarihinde Merasim Sokak’ta patlayıcı yüklü araçla, askerî lojmanlara yapılan saldırı kritik aşamalardan biri olmuştur. Tüm bu olaylardan sonra “terör saldırısı uyarı ve tedbirleri” askerî birliklerde rutin hale gelmiştir. Daha önce sınır komşumuz olan bir ülkeden, kendi topraklarımıza füze attırarak “savaş çıkarma” senaryolarından bahseden MİT için bu terör saldırılarında parmağı olma ihtimali hiç hafife alınacak gibi değildir.
MİT’in Akıncı Üssünü 15 Temmuz’dan Önce İncelemesi
Milli İstihbarat Teşkilatı’nın ısrarlı isteği üzerine, sözde darbe girişiminin merkezi olduğu iddia edilen Akıncı Üssü’nü MİT’e bağlı yaklaşık 40 kişi ziyaret etmiştir. 15 Temmuz’dan 1,5 ay önce yapılan bu ziyarette cephaneler dahil her türlü konuda sorular sorulmuştur. Bu faaliyet, hem MİT hem Akıncı Üssü için ilk kez gerçekleşen bir faaliyettir. Ziyaretin gerekçesi açıklanmaya çalışılsa da kamuoyunu tatmin etmemiştir.
4 Temmuz 2016, Kışlalara Saldırı Uyarısı
4 Temmuz 2016 tarihinde MİT’in Askerî Birimlere gönderdiği yazıda, IŞİD terör örgütünün muhtemel saldırısına ilişkin uyarılar yapılmıştır. 15 - 16 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan olaylarla büyük benzerlik gösteren; komutanların kaçırılması, Sultanbeyli gibi yerlerde çatışma çıkması, üslere, limanlara, gemilere, resmî kurumlara ve lojmanlara saldırı yapılması gibi istihbarat bilgileri bu yazının konu başlıklarıdır.
15 Temmuz öncesi dönemde, açık kaynaklarda belgelerine ulaşılabilen TSK’ya gönderilen MİT istihbarat raporları ile askerler, “birliklere IŞİD saldırıları olabileceği”, “terör saldırılarında askerî birliklerin şehir merkezlerinde kullanılması gerekebileceği” ve “kışlalara yapılabilecek saldırılara karşı hazırlıklı olunması gerektiği” konularında defalarca teyakkuza geçirilmiştir. 15 Temmuz günü kendilerini çok şiddetli bir kargaşa içinde bulan askerî öğrenciler dahil birbirinden habersiz bütün er-erbaş ve rütbeli askerler, hep bu bahsedilen konularda aldıkları emir ile harekete geçtiklerini söylemişlerdir. İşte bu 15 Temmuz öncesi döneminin MİT Müsteşarı, Hakan Fidan’dır.
13 Temmuz 2016, MİT Çiftlik Yerleşkesi
MİT’in işkence ve sorgu merkezlerinden biri olarak bilinen Ankara Çiftlik’teki yerleşkesinde Hakan Fidan ile Hulusi Akar 13 Temmuz 2016 günü baş başa uzun bir görüşme yapmıştır. 15 Temmuz’a çok yakın bir zamanda ve rutine aykırı bir şekilde gerçekleşen bu görüşmede 15 Temmuz planının detaylarının görüşüldüğü kuvvetle muhtemeldir. Bu yerleşkeye Cumhurbaşkanının da defalarca gelip bu ikili ile gizli görüşmeler yaptığı ortaya çıkmıştır.
14 Temmuz 2016, Özel Kuvvetler Komutanlığı
Normalde 15 Temmuz 2016 cuma günü gerçekleşecek olan Özel Kuvvetler Komutanlığı kursiyerlerinin mezuniyet töreni, ani bir şekilde 14 Temmuz perşembe gününe alınmış ve bu maksatla, önceden planlı olan paraşüt atlayışları da iptal edilmiştir. 14 Temmuz günü erkenden mezun edilen bu kursiyerler ve özel kuvvetlerin diğer birçok personeli de, yukarıda MİT raporlarında bahsedilen tehlikelere reaksiyon göstermek maksadı ile harekete geçirişmiş ve 15 Temmuz günü tuzağa düşürülmüşlerdir.
14 Temmuz günü Özel Kuvvetler Komutanlığında Hakan Fidan, tören ve mesai bittikten sonra gece yarısından sonraki geç saatlere kadar Hulusi Akar, dönemin Genelkurmay II.Başkanı Yaşar Güler ve dönemin Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı ile toplu ve birebir görüşmeler yapmıştır. Hulusi Akar ile görüşmelerini herkesten uzakta ve çok uzun tutarak yapmıştır.
MİT Daire Başkanları da Özel Kuvvetler Komutanlığında!
Hakan Fidan ve Hulusi Akar görüşmeleri esnasında yanlarına silahlı kuvvetlerden kimseyi yanaştırmamışlardır fakat MİT daire başkanları da yanları gelip gitmiştir. Yani o gün Özel Kuvvetler Komutanlığındaki törene ilginç bir şekilde MİT daire başkanları da katılmıştır. Bu görüşme sonrasında Hulusi Akar’ın İzmir’den apar topar dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak’ı çağırdığı ve 15 Temmuz gecesi Salih Zeki Çolak’a tuzak adına önemli görevler verildiği unutulmamalıdır.
Hakan Fidan’ın, Zekai Aksakallı ile de Zekai Aksakallı’nın amirleri gittikten sonra yalnız görüşmesi teamüllere aykırıdır. Adı geçen bu kişilerin tamamının bir gün sonraki rollerine bakıldığında, 14 Temmuz günü Özel Kuvvetler Komutanlığında yapılan bu görüşmelerin 15 Temmuz planı için son koordineler olduğu aşikardır.
II. 15 TEMMUZ GÜNÜ FAALİYETLERİ
O dönem Kara Havacılık Komutanlığında çalışan bir binbaşı tarafından 15 Temmuz günü öğleden sonra MİT’e bir ihbarda bulunulduğu iddia edilmektedir. Bu ihbar üzerine MİT Müsteşar Yardımcısı, Genelkurmaya gelerek II.Başkan Yaşar Güler ile görüşmeye başlamıştır. Daha sonra da Hakan Fidan Genelkurmaya gelerek toplantılara katılmıştır. Burada yapılan faaliyetler, bir ihbara karşı alınan önlemlerden çok, önceden planlı işlemlerin icrasını andırmaktadır. Bu kapsamda aşağıdaki bazı örnek tutarsızlıklar verilebilir.
MİT’e gelen ihbara göre MİT Müsteşarı askerler tarafından kaçırılacaktır. Askerler tarafından kaçırılma ihtimaline karşı Hakan Fidan MİT’ten çıkarak yine direkt askerî bir birliğe gitmektedir. Neden bu kadar emin olarak oraya gidebilmiştir?
Ayrıca, MİT müsteşarı Hakan Fidan aldığı darbe ihbarını kendi amiri olan başbakanı veya cumhurbaşkanını ikaz etmeden neden TSK'nın başına gelerek bildirmektedir? Belki de darbenin başında Hulusi Akar vardı. O an için ne biliyordu ki ilk önce onu bilgilendirdi? Bir MİT Müsteşarı kendi başbakanını ve cumhurbaşkanını ikaz etmeden TSK'yı ikaz eder mi? Bu sorunun cevabı birçok dengenin de düğümünü çözen bir cevaptır.
Hakan Fidan Genelkurmaya geldiğinde konunun bir personel kaçırma değil darbe teşebbüsü olduğunu düşündükleri çok açıktır. Her ne kadar “darbe tehlikesinden haberdar değildik” denilse de aldıklarını söyledikleri tedbirler tamamen bir darbe ihtimaline karşıdır. Örneğin “MİT Müsteşarı helikopter ile kaçırılacak” denmesine rağmen tankların bulunduğu birliklere de denetleme için komutanlar gönderilmiştir. Belki de bu aşamadaki en önemli husus ise şudur: Burada aldıkları tedbirler, resmî söylemin aksine müsteşarın kaçırılmasına karşı önlem değildir (çünkü öyle olsaydı MİT Müsteşarı önce Genelkurmaya gelmezdi, ve özellikle de sonrasında MİT binasına asla geri dönmezdi), darbe ile ilgili önlemlerdir. Ancak bununla birlikte, varsa bir darbe girişimini durdurmaya yönelik değil, tam tersi olarak darbe görüntüsü oluşturmaya yönelik aldatıcı ve tuzağa çekici eylemlerdir.
Marmaris Olayının Koordinesi
Allah’ın bir lütfu olarak lanse edilmeye çalışılan bu organizasyonun başlaması ile eş zamanlı olarak koordine edilen bir diğer konu da şudur: Hakan Fidan, Genelkurmay Başkanlığında iken tüm yurt genelinde uçuş yasağı getirilmiş ancak Marmaris bölgesi hariç tutulmuştur. Ve ihbara göre Ankara’daki pilotlar uçuş yapacak olmasına rağmen İzmir’deki bir pilot ile ilgili çalışma yapılmıştır. Zaten daha sonra bu İzmir’den gelen pilotun Marmaris’teki otele uçuş yapmak üzere görevlendirildiği görülmektedir.
Hakan Fidan, söz konusu bu ihbardan ilk etapta Cumhurbaşkanına haber vermemiştir. Sonrasında ise Cumhurbaşkanı Koruma Müdürü Muhsin Köse ile görüşüp, Cumhurbaşkanına karşı herhangi bir saldırı olursa hazırlıklarının yeterli olup olmadığını sormuştur. Daha sonra da herhangi bir ilave tedbire ihtiyaç olmadığını anlayıp telefonu kapatmıştır. Olayın gerçekleşme şeklini Yaşar Güler’in verdiği ifadelerden öğrenmekteyiz. Normal şartlar altında böyle bir tehlike varken Cumhurbaşkanı koruma müdürünün MİT Müsteşarını soru bombardımanına tutması ve mevcut bütün detayları öğrenmeye çalışması gerekirdi. En azından tehditin ne olduğunu ve büyüklüğünü bilmek istemesi gerekirdi. Fakat belli ki herkes mevcut planın icrası ile meşgul olduğundan gayet sakin bir şekilde faaliyetlerine devam etmiştir.
Kısıtlı uçuş yasağı, İzmir’den Ankara’ya gelen pilot ve Cumhurbaşkanı Koruma Müdürü ile yapılan görüşme hep beraber değerlendirildiğinde Hakan Fidan’ın Marmaris olayını da koordine ettikten sonra MİT yerleşkesine döndüğü görülmektedir.
Bir de “Başbakan Suikastı” mı Planlıydı?
Hakan Fidan, o zaman için MİT’in doğrudan bağlı olduğu dönemin Başbakanı Binali Yıldırım’a hiçbir aşamada bilgi vermemiştir. Binali Yıldırım ile temasa geçmediği gibi, akşamın ilerleyen saatlerinde Binali Yıldırım kendisini aradığında da “bir sıkıntı yok, biz normal çalışmaya devam ediyoruz” şeklinde cevap vermiştir. 15 Temmuz gecesi Binali Yıldırım’a suikast ile “başbakanın öldürüldüğü bir ortam” oluşturulmaya çalışıldığı iddiaları birleştirildiğinde, Hakan Fidan’ın Binali Yıldırım’ı neden bilgisiz bırakmaya çalıştığı tekrar düşünülmelidir.
Resmî söyleme göre Hakan Fidan Genelkurmay Başkanlığında iken bazı tedbirler alınması için harekete geçilmiştir. Bu bilgi doğru kabul edildiğinde bile şu soru ortaya çıkmaktadır: Alınan bu tedbirlerin sonuçlarını beklemeden ve MİT yerleşkesine helikopterlerle saldırı yapılacağı ihbarına rağmen Hakan Fidan neden MİT’e dönmüştür ve nasıl bunu göze alabilmiştir?
Yine aynı 15 Temmuz gecesi MİT’e döndüğünde de dönemin Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ve yine o dönem Suriye’deki cihatçıların koordinatörü Muaz bin Hatip ile beraber yemek yemişlerdir. 15 Temmuz gecesi halkı provoke etmek için çok senkronize bir şekilde okunan selalar ve sokaklarda vahşice askerleri katleden cihatçıların varlıkları ile beraber düşünüldüğünde, Hakan Fidan’ın bu yemekli toplantıyı da 15 Temmuz akşamı için önceden planlamış olması yapbozun bir diğer parçasını daha tamamlamaktadır.
Aylar boyu sürdürülen bir hazırlık, son günlerde iyice yoğunlaşmış ve tam 15 Temmuz gecesi bütün aktörler aynı anda ve senkronize bir şekilde harekete geçmiştir. Bu kadar kişi ve olayın plansız bir şekilde denk gelmiş olabileceğini düşünmek hayatın olağan akış seyrine tabii ki uymamaktadır. Belediyelerce önceden hazır edilen kum dolu kamyonlar, bırakın kışladan asker çıkışını daha henüz ihbar bile yokken Ankara’ya gündüzden sevk edilen binlerce polis, köprüye yerleştirilen keskin nişancılar ve yine önceden “belli kişilere” dağıtılan beyaz yelekler bu tuzak için yapılan hazırlıklardan bazılarıdır. Tüm bunlar göz önünde bulundurulmadan yapılan 15 Temmuz değerlendirmeleri bize ancak buz dağındaki kar topunu gösterebilir.
III. 15 TEMMUZ SONRASI FAALİYETLERİ
15 Temmuz’da kritik görevlerde bulunan birçok kişi gibi Hakan Fidan da yargıdan sürekli kaçırılmıştır. TBMM Darbe İnceleme Komisyonuna da sadece yazılı bir açıklama göndermiştir. Yıllardır cezaevinde bulunan sanıklar ile hiç yüzleşmemiş, sorularına cevap vermemiştir.
Kendisinin ifade vermemesinin yanında aslında Hakan Fidan’ın rolü hep saklanmaya çalışılmıştır. Salih Zeki Çolak’ın sonradan verdiği ifadeye kadar hiç kimse Hakan Fidan’dan ve Genelkurmay Başkanlığına gelişinden bahsetmemiştir. Eski asker olan AKP’li milletvekili Şirin Ünal’da olduğu gibi Hakan Fidan’ın gizemli görüşmelerinin de ortaya çıkmaması için özel bir gayret sarf edilmiştir. Ancak Salih Zeki Çolak’ın ifadesinden sonra Yaşar Güler ve diğer taraflar da durumu kabul etmek zorunda kalmışlardır.
15 Temmuz öğleden sonra MİT’e gelip ihbarda bulunduğu iddia edilen Kara Havacı Binbaşının üzerine dinleme cihazı yerleştirilerek tekrar birliğine gönderildiği de iddia olunmaktadır. Ancak bu dinleme cihazının neler kaydettiği de kamuoyuna açıklanmamıştır. Ayrıca daha sonra MİT’te görev verildiği söylenen ihbarcı binbaşı da yargıdan kaçırılmıştır.
Hakan Fidan’ın 15 Temmuz’daki faciadan sonra görevinde kalması ve hatta daha sonra terfi ettirilmesi açıklanmaya muhtaç bir durumdur. 15 Temmuz’da yaşananlar resmî söylemde anlatıldığı gibi olsaydı dahi bu kadar emareye rağmen bu yaşananların önüne geçmeyen veya geçemeyen bir MİT Müsteşarının görevden alınması gerekirdi. Çünkü anlatının bu halinde bile ihmaller dizisi ve tam bir başarısızlık öyküsü yatmaktadır. 15 Temmuz’da yaşananlardan sonra Hakan Fidan’ın bu çok kritik görevinde kalması, onun ancak zaten bu planın bir parçası olarak, sözüm ona görevini yerine başarı ile yerine getirdiğini gösterir. Başardığı şey ise kendi askerimizi linç ettirmek, binlerce kişinin suçsuz yere hayatlarını mahvetmek ve ülkenin telafisi mümkün olmayan yaralar almasına sebep olmaktır.
Kaynaklar
- Meclis Darbe Araştırma Komisyonunun Mayıs 2017 tarihli Raporuna yazdığı "CHP Şerhi" § 289
- Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi 2017/109 Esas sayılı [ Çatı ] dava dosyası kapsamında 24.12.2018 tarihinde Yarbay Levent Türkkan’ın savunmasındaki beyanı
- Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi 2017/109 Esas sayılı [ Çatı ] dava dosyası kapsamında 10.05.2019 ve 13.05.2019 tarihlerinde Albay Doğan Öztürk'ün savunmasındaki beyanı
- https://www.dogruaci.com/