Kemal Eskintan - Emekli Albay

I. 15 TEMMUZ ÖNCESİ FAALİYETLERİ
MİT Tırları Üzerinden Yürütülen Doğrudan Sevkiyat Sistemi
Kemal Eskintan’ın MİT Dış Operasyonlar Başkanı olarak görev yaptığı dönemde, Türkiye-Suriye hattında silah sevkiyatı amacıyla kurulan sistem doğrudan devlet imkânlarını kullanarak işlev görmüştür. Bu kapsamda, yurtdışındaki kara borsa silah pazarlarından temin edilen mühimmat ve patlayıcılar, MİT ve Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personelince organize edilen operasyonlarla Türkiye’ye getirilmiştir. Malzeme, devlet havayolu araçlarıyla Ankara Esenboğa Havalimanı’na taşınmış; burada MİT’e ait özel depo ve hangarlarda toplanmıştır.
Esenboğa’dan çıkan TIR’lar, yalnızca güvenilirliği MİT tarafından teyit edilmiş, “sorgusuz ve itaatkâr” olarak nitelendirilen şoförler eşliğinde MİT’in Yenimahalle yerleşkesine ulaştırılmıştır. Bu noktada, şehir merkezine tonlarca mühimmatın indirilip bekletilmesi, ciddi güvenlik riski oluşturmuş; operasyonel kaygılarla sivil tehlike göz ardı edilmiştir.
Yenimahalle’de bir gün bekletilen TIR’lar daha sonra Hatay/Reyhanlı’daki MİT yerleşkesine sevk edilmiş, burada şoförler MİT bağlantılı otellere alınarak araçlar yeni bir ekip tarafından devralınmıştır. Son aşamada, MİT ve ÖKK kontrolündeki özel sınır kapıları üzerinden TIR’lar Suriye’ye geçirilmiş ve malzeme muhalif gruplar aracılığıyla doğrudan IŞİD’e ulaştırılmıştır. O dönem MİT'te çalışan personel tarafından; sevkiyatların bir kısmının koalisyon bilgisi dahilinde gerçekleşirken, IŞİD’e yönlendirilen mühimmatın bu koalisyon dışı şekilde sahaya sürüldüğü ifade edilmiştir.
Tabela Örgütler Aracılığıyla Yürütülen Dolaylı Destek Sistemi
Doğrudan sevkiyat sisteminin yanı sıra Kemal Eskintan öncülüğünde kurulan ikinci mekanizma, IŞİD’e dolaylı mühimmat ve bilgi desteği sağlamaya yönelik bir yapı olarak çalışmıştır. Bu sistemde, “tabela örgüt” olarak tanımlanan küçük muhalif gruplara silah, para ve malzeme sevkiyatı yapılmakta; ardından bu grupların kimlik, konum ve envanter bilgileri IŞİD’e sızdırılmaktadır.
Sorgulanan bir IŞİD emiri, bu sistemin işleyişini “Silahımız azaldığında bu grupların konumlarına gidip ellerindekilere el koyardık” sözleriyle özetlemiştir. Böylece MİT eliyle donatılan örgütler, yine MİT içerisinden sağlanan bilgilerle IŞİD’in hedefi haline getirilmiş; ortaya çıkan çatışma görüntüsü, sevkiyat kayıplarını meşrulaştırmak için kullanılmıştır.
İstihbarat kayıtlarına yansıyan ifadelerde, Kemal Eskintan’ın bu süreçte IŞİD’le doğrudan temas kurmak üzere “Ebu Suyuf” kod adını kullandığı ortaya çıkmıştır. IŞİD’li bir emirin ifadesinde geçen “Siz onu Ebu Furkan olarak biliyorsunuz ama biz onu Ebu Suyuf olarak biliyoruz” cümlesi, Eskintan’ın örgüt içinde özel bir kimlikle tanındığını göstermektedir.
Bütün bu yapı içerisinde Türkmen gruplar ise sistematik olarak dışlanmıştır. Tanık beyanlarına göre Kemal Eskintan, mesai arkadaşlarına Türkmenler için “tembel, sünepe, korkak” gibi ifadeler kullanmış, bu gruplara yardım gönderildiği iddiasının sahadaki gerçeklikle örtüşmediği anlaşılmıştır. Türkmenlere yardım söyleminin kamuoyuna dönük bir kılıf olduğu, asıl yönlendirmenin çıkar ilişkilerine dayalı biçimde IŞİD’e yapıldığı yönündeki iddialar, Kemal Eskintan’ın 15 Temmuz öncesi faaliyetlerine dair karanlık noktaları daha da belirginleştirmektedir.
Kurulan Zimmet ve Simülasyon Mekanizması: Kemal Eskintan’ın Suriye Sahasında Kurduğu Kayıtsız Para Düzeni
Suriye sahasında muhalif yapılanmalar üzerinden yürütülen operasyonların perde arkasında, tabela örgütler aracılığıyla oluşturulmuş kapsamlı bir zimmet sistemi yer almaktadır. Bu sistemin başında ise, dönemin MİT Dış Operasyonlar Başkanı Kemal Eskintan bulunmaktadır. Operasyonun finansal altyapısını Katar'dan çantalarla gelen ve doğrudan MİT Çiftlik yerleşkesindeki Eskintan’ın odasındaki kasaya konulan kayıtsız milyonlarca dolar oluşturmuştur.
Kemal Eskintan’ın sahadaki muhaliflerden herhangi birine, “birkaç kişi toplayarak kendini grup lideri gibi göster, kameraya konuş ve örgüt kurduğunu ilan et” telkininde bulunduğu, bu yolla sanal örgütlerin üretildiği belirtilmektedir. Hazırlanan kısa videolarla YouTube’a yüklenen bu sahte gruplar, yardım alabilir pozisyonda gösterilmiş; ardından Katar’dan gelen fonlar bu isimler üzerinden zimmete aktarılmıştır. Grupların isimlerinin geçiciliği ve sahadaki karşılıksızlığı nedeniyle takip mümkün olmamıştır.
Para aktarımı sırasında kontrol mekanizmalarının tamamen devre dışı bırakıldığı da tanıklıklarla sabittir. Eskintan’ın talimatıyla valizlere göz kararıyla doldurulan dolarlar, hiçbir sayım veya kayıt tutulmadan muhalif görünümlü bağlantılara yönlendirilmiştir. Bir MİT personelinin, görevinin iptal edilmesinden dolayı 10.000 dolarlık harcırahı iade etmek istemesi üzerine, “kayıt bulunamadı, sende kalsın” yanıtı verilmesi, yapının kontrolsüzlüğünü ortaya koymuştur.
Bu düzende, sadece tabela örgütler değil, kayıtsız para akışını yöneten MİT personeli de rollerine göre ödüllendirilmiş; suyun başındaki aktörler ise sistemden kişisel kazanç sağlamıştır. Belgelenmeyen bu yapı sayesinde, Suriye sahasında icra edilen operasyonlar görünürde “rejim karşıtı destek” olarak sunulurken, gerçekte ise zimmet düzeninin aracı haline getirilmiştir.
Semih Terzi’nin Tabela Örgüt Gerçeğini İfşa Etmesi ve İnfaz Sürecine Giden Yol
Tuğgeneral Semih Terzi’nin öldürülmesine giden sürecin başlangıcı, 2015 yılında MİT’in Ankara’daki Çiftlik yerleşkesinde yapılan bir toplantıya dayandırılmaktadır. Toplantıya, MİT Dış Operasyonlar Başkanı Kemal Eskintan, Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı ve ÖKK personeliyle birlikte Terzi de katılmıştır. Toplantının ana gündeminde, Suriye’de faaliyet gösterdiği öne sürülen ve silah ile para desteği sağlanan tabela örgütler yer almıştır.
Semih Terzi, toplantı sırasında bu örgütlerin sahada karşılığının olmadığını açık bir dille ifade etmiş, ÖKK personelinin sahte yapılar adına riske atıldığını belirtmiştir. Terzi’nin, “Bize anlattığınız bu grupların liderleriyle görüşmek istiyorum ama bunu geçiştiriyorsunuz. Biz bu grupların gerçek olmadığını biliyoruz. Günü gelince bunların sorumluları hukuk önünde hesap verecektir” sözleri, toplantının gidişatını değiştirmiştir.
Kemal Eskintan bu çıkış karşısında zor durumda kalmış ve “Veremeyeceğimiz hesap yok” diyerek savunma yapmaya çalışmıştır. Ancak toplantı sonrası yaşananlar, Eskintan’ın bu çıkışı kişisel bir tehdit olarak algıladığını göstermiştir. Tanık ifadelerine göre, toplantıdan çıkan Eskintan sinir krizi geçirmiş ve MİT yerleşkesinde yüksek sesle, “Sen kimsin bizden hesap soracaksın! Göreceğiz bakalım kim hesap verecek!” şeklinde bağırarak tepki göstermiştir.
Bu gelişmenin ardından Zekai Aksakallı ile Kemal Eskintan arasında zaten mevcut olan yakınlaşma daha da belirgin hale gelmiş, Semih Terzi’nin açıklamalarının yarattığı tehdit, 15 Temmuz gecesi Terzi’nin infaz edilmesiyle son bulmuştur. Tanıkların ifadeleri, bu infazın planlı olduğunu ve örtülü faaliyetlerin açığa çıkmasını önlemeye yönelik bir adım olduğunu göstermektedir.
Müşterek Operasyon Merkezi (MOM) ve Suistimale Kapalı Yapının Devre Dışı Bırakılması: Koalisyon Denetimine Karşı Radikal Kılıfı
Müşterek Operasyon Merkezi (MOM), Suriye’deki muhalif gruplara destek amacıyla Katar, Suudi Arabistan, Türkiye, ABD, Fransa ve İngiltere tarafından kurulmuştur. Sekreteryasını MİT’in yürüttüğü bu yapıda, hangi gruba ne kadar silah ve destek sağlandığı sistematik biçimde kayıt altına alınmaktadır. Bu şeffaflık, tabela örgütler üzerinden yürütülen kayıtsız para ve menfaat düzeniyle çeliştiği için, Kemal Eskintan ve Hakan Fidan ikilisi açısından sorun teşkil etmeye başlamıştır.
Bu çelişkiyi aşmak için geliştirilen yöntem, MOM’a önerilen tabela örgütleri radikal yapı olarak tanımlamak olmuştur. Koalisyonun radikal yapılara destek vermeme konusundaki hassasiyetinden faydalanan Eskintan, MOM gündemindeki tabela örgütler için “Bu grup radikal, konsept dışı” açıklaması yaparak koalisyon dışı bırakılmalarını sağlamıştır. Böylece denetim dışı kalan bu yapılar, yeniden kayıtsız para akışına açılmıştır.
Her ne kadar MOM bünyesinde kayıt tutulsa da, aktarılan desteklerin bir kısmının örgütle yapılan mutabakatlar doğrultusunda zimmete geçirildiği de belirtilmektedir. Bu gruplara gönderilen mühimmat ve iaşe desteklerinin bir kısmı örgüt yöneticileriyle paylaşılmakta; geri kalan kısım Fidan-Eskintan hattında kurulan sistematik çıkar ağının parçası haline getirilmektedir.
Tüm bu yapıların arka planında, “vatan savunması” ya da “beka” gibi kavramlar öne sürülse de, fiili uygulamada yürütülen düzenin tamamen kişisel menfaatlere dayalı olduğu anlaşılmaktadır. Bu düzeni sorgulayan ve kayıt altına almaya çalışan vatansever personelin ise infazlar ve görevden uzaklaştırmalar yoluyla sistem dışına itildiği görülmektedir.
MİT Çiftlik Yerleşkesinde Olağandışı Koordinasyon: 13–14 Temmuz 2016
15 Temmuz darbe girişiminden yalnızca bir gün önce, MİT Çiftlik Yerleşkesinde yaşanan olağanüstü trafik dikkat çekicidir. 13 Temmuz akşamı Hulusi Akar, Yaşar Güler, Hakan Fidan ve Zekai Aksakallı'nin mesai saatinden sonra bu yerleşkeye gelişi ve yüksek güvenlikli şekilde binaya alınmaları, bu dört ismin kritik bir koordinasyon toplantısı gerçekleştirdiği yönünde kuvvetli bir şüphe doğurmaktadır. Tanık anlatımlarına göre bu yoğunluk, daha önce sadece kaçırılan ve halen kayıp olan Sunay Elmas’ın sorguya alındığı geceye benzetilmektedir.
14 Temmuz günü yapılan Özel Kuvvetler Komutanlığı kursiyerlerinin mezuniyet törenine, protokol dışı katılan isimler arasında Hakan Fidan ve Kemal Eskintan da yer almaktadır. Mezuniyetin olağandışı şekilde Cuma yerine Perşembe günü düzenlenmesi dikkat çekerken, tören sonrası Yaşar Güler’in protokol dışı erken ayrılıp Kemal Eskintan’la MİT Çiftlik Yerleşkesine geçmesi ve burada saatler süren özel bir görüşme gerçekleştirmesi, planlama aşamasında Eskintan’ın aktif rol aldığını göstermektedir.
II. 15 TEMMUZ GÜNÜ FAALİYETLERİ
Kemal Eskintan'ın Şoförlüğünü Yapan Kadir Sazoğlu'nun Yaşar Güler İrtibatı ve Teamüllere Aykırı Görüşmesi
15 Temmuz 2016 tarihinde, Genelkurmay II. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in, resmî bir terörle mücadele toplantısını yarıda keserek, daha önce kendi makam şoförlüğünü yapmış olan emekli uzman çavuş Kadir Sazoğlu ile görüşmesi dikkat çekici bir gelişme olarak kayıtlara geçmiştir. Bu görüşmenin, darbe girişimiyle ilgili MİT’e yapılan ihbardan hemen sonra gerçekleşmesi, zamanlama açısından da büyük soru işaretleri doğurmuştur.
Kadir Sazoğlu’nun, aynı zamanda MİT Özel Operasyonlar Daire Başkanı Kemal Eskintan’ın makam şoförü olduğu bilinmektedir. Bu durum, Sazoğlu’nun her iki kritik isimle bağlantılı hareket ettiğine işaret ederken; görüşmenin sadece geçmişteki kişisel tanışıklıkla açıklanamayacak bir mahiyet taşıdığını göstermektedir.
Kemal Eskintan ile Yaşar Güler arasındaki bu dolaylı temas, 15 Temmuz’un icrasında emir-komuta zinciri dışı ve resmî kayıtlara girmemiş irtibatların varlığını göstermesi açısından önemlidir. Nitekim, 15 Temmuz yargılamaları sırasında sanık avukatları tarafından hem Kemal Eskintan’ın hem de Kadir Sazoğlu’nun dinlenilmesi talep edilmiş; ancak bu talepler sistematik biçimde reddedilmiştir. Bu durum, kritik bağlantıların üstünün örtülmeye çalışıldığı yönündeki şüpheleri güçlendirmektedir.
15 Temmuz Gecesi MİT Çiftlik Yerleşkesinde Belgelerin İmhası: Kemal Eskintan’ın Dosyaları Ortadan Kaldırma Talimatı
15 Temmuz gecesi, Semih Terzi’nin infazıyla başlayan süreç yalnızca bir tanığın susturulmasıyla sınırlı kalmamıştır. Aynı gece, Kemal Eskintan’ın talimatıyla MİT’in Çiftlik yerleşkesinde bulunan tüm elektronik ve fizikî belgeler imha edilmiştir. Normal şartlarda MİT arşiv sisteminde yer alan belgelerin imhası, özel protokollere ve yasal düzenlemelere tabidir. Ancak bu olayda, herhangi bir resmî prosedür işletilmeden belgeler doğrudan yok edilmiştir.
İmha işlemi, yerleşkenin düşman unsurlarca ele geçirilme ihtimaline karşı “devlet sırrı” belgelerin korunması bahanesiyle meşrulaştırılmaya çalışılmıştır. Ancak tanık anlatımları, bu belgelerin doğrudan tabela örgütlerle kurulan yolsuzluk ilişkilerini, sahte gruplar üzerinden yürütülen örtülü operasyonları ve Kemal Eskintan’ın bu süreçlerdeki rolünü içerdiğini göstermektedir.
Bu belgelerin yok edilmesi, yalnızca kayıtların değil, Terzi gibi içeriden bilgi sahibi personelin destekleyebileceği tüm kanıtların da ortadan kaldırılması anlamına gelmiştir. İmha işlemi, Kemal Eskintan için büyük risk oluşturan bilgi akışını tamamen kesmeye yönelik planlı bir adım olarak değerlendirilmiştir. 15 Temmuz, bu karanlık yapılar için yalnızca bir kalkışma gecesi değil, aynı zamanda izlerin silindiği bir operasyonun örtüsü haline gelmiştir.
Operasyonun Lojistiği ve Silah Dağıtımı
15 Temmuz gecesi Kemal Eskintan, saat 20.00 civarında ekibini toplamak üzere MİT Çiftlik Yerleşkesi'ne döner. Tanık ifadelerine göre olaylara hazırlıksız yakalanmış biri gibi davranmamakta, aksine planlı biçimde hareket etmektedir. FN-6 tipi omuzdan atılan hava savunma füzelerinin çiftliğe getirilmesi, Gölbaşı SİB deposundan Özel Kuvvetler Komutanlığına Kalaşnikof tüfeklerin sevkiyatı gibi adımlar, yalnızca “Hakan Fidan’ı kaçırma ihbarı” ile izah edilemeyecek kadar geniş çaplıdır. Bu durum, Eskintan’ın yalnızca ihbara karşı değil, çok daha kapsamlı bir senaryoya göre hareket ettiğini ortaya koyar.
Külliye'ye Ağır Silah Yerleştirme ve Aksakallı ile İrtibat
16 Temmuz sabahı tanıklar, Kemal Eskintan’ın yüksek sesle ve heyecanlı şekilde Zekai Aksakallı ile telefon görüşmesi yaptığını belirtmektedir. Bu görüşmede “ağır silahları külliyenin çatısına yerleştirdim, zırhlı araçları yerleştirdim” sözleri sarf edilmiştir. Bu ifade yalnızca emir-komuta zinciri dışı bir organizasyonu değil, darbe senaryosunun dış çerçevesinde aktif görev paylaşımını işaret eder.
III. 15 TEMMUZ SONRASI FAALİYETLERİ
MİT İçi Çatışmada Suikast İddiası: Okan Altınay’ın Ölümünde Kemal Eskintan'ın Rolü
Kemal Eskintan’ın yalnızca Suriye ve tabela örgütler üzerinden değil, aynı zamanda MİT içerisindeki iç çatışmalarda da etkin bir figür olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu iç çatışmaların en dikkat çekici örneği, MİT’te şube müdürü olarak görev yapan Okan Altınay’ın 2020 yılındaki ölümüdür.
Okan Altınay, daha önce TSK’da görev yapmış, ardından MİT bünyesine katılmış bir personel olup, Kemal Eskintan’a bağlı birimde şube müdürü olarak çalışmaktadır. Libya’da MİT adına yürütülen bir görev sırasında, bulunduğu gemi Libya Ulusal Ordusu (Hafter Güçleri) tarafından vurulmuş ve Altınay hayatını kaybetmiştir. Geminin konumunun Hafter Güçleri tarafından tesadüfen öğrenilmiş olması ihtimali zayıf görülmektedir. Tanık beyanlarına göre, bu koordinatların MİT içerisindeki unsurlar tarafından sızdırıldığı değerlendirilmektedir.
Altınay’ın hedef haline gelmesinin temelinde ise, Suriye sahasında yürüttüğü faaliyetler ve üst düzey isimlerin hukuksuz eylemlerini kayıt altına alması yatmaktadır. Özellikle ÖSO’ya yapılan sevkiyatlarda yaşanan usulsüzlükleri belgelemeye çalıştığı, MİT içindeki zimmet suçlarına karşı çıktığı ve doğrudan Tuncay Güvenç’in mali yolsuzluklarını ortaya çıkardığı bilinmektedir. Bu durum Altınay’ı, Kemal Eskintan ve Güvenç için ciddi bir tehdit haline getirmiştir.
Kemal Eskintan’ın, kendi şube müdürü olan Altınay’ın odasını sürekli olarak dinlettiği ve güven duymadığı yönünde çeşitli tanık anlatımları bulunmaktadır. Libya’da gerçekleşen saldırının ardından, dönemin Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, gemiye yapılan saldırıyı “isabetsiz taciz atışı” olarak nitelemiş, Milli Savunma Bakanlığı ise “şehit haberi yok” açıklamasında bulunmuştur. Ancak daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan, “birkaç tane asker şehit oldu” ifadesiyle olayı geçiştirmiş, böylece önceki açıklamaların gerçek dışı olduğu kamuoyuna yansımıştır.
Altınay’ın naaşı sessizce Aydın’da defnedilmiş, kamuoyuna olayla ilgili detaylı bir açıklama yapılmamıştır. Bu örtbas çabaları, Altınay’ın ölümünün yalnızca dış saldırı değil, aynı zamanda MİT içindeki bir hesaplaşmanın sonucu olduğunu göstermektedir. Olayın, Tuncay Güvenç’in ekibi tarafından organize edildiği iddia edilmekte; bu suikastın Kemal Eskintan’ın bilgisi dışında gerçekleşmiş olması ise oldukça düşük bir olasılık olarak değerlendirilmektedir.
Söz konusu vaka, 15 Temmuz öncesinde MİT içerisinde yalnızca dış operasyonlara ilişkin değil, iç politika, kişisel menfaat ve kurumsal çıkar çatışmaları ekseninde de derin hesaplaşmaların yaşandığını göstermektedir. Altınay’ın öldürülmesi, bu hesaplaşmaların Libya sahasında sonuçlanan en kritik örneğidir.
Yakılan Türk Askerleri Olayında Kemal Eskintan’ın Rolü: “Büyütmeyin, Seçim Dönemindeyiz” Talimatı
Fethi Şahin ve Sefter Taş’ın IŞİD tarafından yakılarak infaz edilmesi, yalnızca bir terör eylemi değil, aynı zamanda devlet içindeki sorumlulukların ihmal edildiği bir sürecin sonucudur. Askerlerin kaçırıldığı dönemde sınır hattında MİT'in yoğun faaliyet yürüttüğü, bölgenin MİT’e bağlı unsurlar tarafından denetimsiz bırakıldığı ve insan kaçakçılığına göz yumulduğu bilinmektedir. Bu süreçte MİT Dış Operasyonlar Başkanı Kemal Eskintan’ın, seçim dönemi gerekçesiyle “asker kaçırılması puan kaybettirir, bu işi büyütmeyin” yönünde talimat verdiği, yapılan girişimlerde askerlerin geri alınmasına yönelik irade göstermediği ifade edilmektedir.
Gizli yürütülen görüşmelerde “her gün şehit geliyor, iki şehit daha gelse ne olur” şeklindeki yaklaşım, MİT’in üst düzey yetkililerinin olay karşısındaki umursamazlığını gözler önüne sermiştir. Olay kamuoyuna yansıdığında ise Kemal Eskintan’ın ÖSO aracılığıyla gelen cenaze iade teklifini “olay büyür” gerekçesiyle reddettiği, bilgiyi doğrudan Saray’a ilettiği ve infaz görüntülerinin ardından yaşanan örtbas sürecinde aktif rol aldığı öne sürülmüştür.
Kaynaklar
- https://dogruaci.com/Haberler/tugg-semih-terzinin-oldurulmesinde-kemal-eskintan-ayrintisi-405
- https://dogruaci.com/Haberler/hakan-fidan-ve-kemal-eskintanin-suriyede-kurdugu-menfaat-duzeni-396
- https://dogruaci.com/Haberler/mit-ici-hesaplasmalar-kemal-eskintan-tuncay-guvenc-389
- https://dogruaci.com/Haberler/erdogan-rejiminin-unutturmaya-calistigi-konu-yakilan-2-askerimiz-388
- https://dogruaci.com/Haberler/15-temmuz-projesine-son-dokunus-iskence-ussu-mit-ciftlikte-yapildi-322