Org. Salih Zeki Çolak - Kara Kuvvetleri Komutanı

I. 15 TEMMUZ ÖNCESİ FAALİYETLERİ
Genelkurmay Çatı dava dosyasında yer alan 381. Klasörde, KAYNAK-4 adlı kaynaktan elde edildiği söylenen belgede 15 Temmuz 2016’da Kara Kuvvetleri Komutanı olarak görev yapan Salih Zeki Çolak'ın “Paralel Yapıya uygun” fişlemesi vardır.
II. 15 TEMMUZ GÜNÜ FAALİYETLERİ
Plan Değişikliği ve Ankara’ya Çağrılması
15 Temmuz 2016 günü saat 08.00’de, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak olağan olmayan şekilde İzmir'deki görevinden, planlanandan daha erken saatte Ankara’ya çağırılmıştır. Salih Zeki Çolak ifadesinde “neden çağırıldığını anlayamadığını” söylemiştir.
Değişikliğin Perde Arkası
Hulusi Akar’ın emir subayı Yarbay Levent Türkkan’ın savunmasından olayın nasıl gerçekleştiği anlaşılmaktadır:
14 Temmuz günü Salih Zeki Çolak, Hulusi Akar ile görüştüğünde “YAŞ çalışmaları için Ankara’da kalabileceğini” söylemiştir. Hulusi Akar, kendisine "kalmasına gerek olmadığını” iletmiştir. 14 Temmuz gece saat 03.00’e kadar Hulusi Akar ile Hakan Fidan baş başa görüşmüşlerdir ve bu görüşmenin sabahında Hulusi Akar, Salih Zeki Çolak’ı Ankara’ya çağırmıştır.
Salih Zeki Çolak’ın genelkurmay karargahına geldiği andan itibarenki faaliyetlerinde ise resmî söylem, Hulusi Akar - Yaşar Güler ikilisi ve Salih Zeki Çolak’ın kendi söyledikleri arasında ciddi farklılıklar bulunmaktadır. Zaman geçtikçe verilen çok kısıtlı da olsa ek ifadeler ile de bu farklılıklar daha da gün yüzüne çıkmış ve önemini arttırarak korumuştur.
Resmî Söyleme Göre Genelkurmay Karargahında Yaşadıkları
15 Temmuz sürecinde, “yaşanan” değil “yazılan/oluşturulan” tarih kapsamında bir resmî söylem geliştirilmiştir. O gün neler yaşandığı, o günden önce kararlaştırılan şekilde ve 15 Temmuz projesinin planlayıcıları ve icracılarının o güne dair söyledikleri çerçevesinde kamuoyuna aktarılmıştır. Salih Zeki Çolak özelinde açıklanan resmî söylem, daha çok Hulusi Akar ve Yaşar Güler ikilisinin beyanlarına dayandırılmıştır. Resmî söylemde genelkurmay karargahında Hulusi Akar, Hakan Fidan, Yaşar Güler ve Salih Zeki Çolak dörtlü bir toplantı ve değerlendirme yapmışlar gibi yansıtılmıştır.
Aslında Görüşme Trafiği Nasıl Gerçekleşti?
Hulusi Akar, makamında Salih Zeki Çolak ile görüşmeye kayıtlara göre saat 16.16’da başlamıştır. Yine kayıtlara göre bu sırada yani 16.16'da Yaşar Güler, Hakan Fidan’la telefonda görüşmektedir. Hulusi Akar'ın, Salih Zeki Çolak ile görüşmeleri devam ederken bir süre sonra Yaşar Güler, Hulusi Akar'ın yanına gelmiştir. Salih Zeki Çolak'ın ifadesine göre, Yaşar Güler ile Hulusi Akar bir el notu, not defteri üzerinden Salih Zeki Çolak'ın anlamayacağı şekilde konuşmuşlardır. Yani konuyu Salih Zeki Çolak'tan saklamışlardır. Hulusi Akar, Yaşar Güler'e, “Siz çalışın hazır olunca haber verin” demiştir. Bu ifadedeki (çalışacak) kişilerin Yaşar Güler ve MİT müsteşar yardımcısı Sabahattin Asal olduğu anlaşılmaktadır. Daha sonra Yaşar Güler makamdan çıkmıştır.
Dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan genelkurmay karargahına geldiğinde Hulusi Akar, Salih Zeki Çolak’ı makam odasında bırakıp Hakan Fidan ile baş başa görüşmeye gitmiştir. Bir süre sonra Yaşar Güler’i de çağırtmış ve toplantıya 3 kişi devam etmişlerdir. Resmî söylem, bu görüşmenin Salih Zeki Çolak ile beraber 4 kişi olarak yapıldığını söylemektedirler.
Hulusi Akar, MİT Müsteşarı toplantı salonunun dışında telefon ile görüşürken Salih Zeki Çolak'ı çağırmış ve kısıtlı bir bilgi ile onu Kara Havacılık Komutanlığına göndermiştir. Salih Zeki Çolak, Hakan Fidan’ın genelkurmay karargahında olduğunu Hakan Fidan geldiği anda öğrenmiştir çünkü Salih Zeki Çolak ve Hulusi Akar toplantı halinde iken Hulusi Akar’a emir subayı “Hakan Fidan’ın gelişini” haber vermiş ve bunu Salih Zeki Çolak da duymuştur.
Hulusi Akar’ın, Salih Zeki Çolak’a Verdiği Emirler ile İlgili Söyledikleri
Yukarıda resmî söylemde de yer verildiği gibi 15 Temmuz günü MİT’e bir ihbar geldiği, ardından durumun Genelkurmay Başkanlığına bildirilmesi ile Hulusi Akar’ın konuya vakıf olduğu iddia edilmektedir. Bunun üzerine Hulusi Akar, denetlemeler yapmak üzere Salih Zeki Çolak’ı Kara Havacılık Komutanlığına göndermiştir. Salih Zeki Çolak’ın bu emir üzerine neler yaptığı aşağıda ayrıca anlatılacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken konu ise emrin içeriğidir. Dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Salih Zeki Çolak'a “olayı tereddüde yer bırakmayacak şekilde çözüp idari ve adli her türlü tedbirleri ivedi bir şekilde alması” emri verdim diyerek, “ihbara ben gerekli tedbiri aldım, gereğini Salih Zeki Çolak yapamamış” demek isterken; Salih Zeki Çolak ise, “ben Hulusi Akar'ın bana verdiği emirleri tam olarak yerine getirdim” demektedir. Bu hususta kimin söylediğinin doğru olduğuna ve kim doğru söylüyor olursa olsun, her iki durumda da Salih Zeki Çolak’ın sorumluluklarına da aşağıda değinilecektir.
Yaşar Güler’in Beyanları
Dönemin Genelkurmay II. Başkanı Yaşar Güler’in Cumhuriyet Savcılığı 07.10.2016 tarihli ifadesinde:
“Telefonu kapatmasına müteakip Genelkurmay Başkanımız (Hulusi Akar) yan odadaki Kara Kuvvetleri Komutanını (Salih Zeki Çolak) çağırdı. Kara Kuvvetleri Komutanı gelir gelmez ‘Salih Paşa hemen buradan kalkıyorsun, .. Kara Havacılık Komutanlığına git tutuklama dâhil ne yapıyorsan yap’ dedi. Devamla ‘önce hangarları dolaş, uçakların durumuna bak, sonra kendin için İzmir'e bir uçak hazırlamalarını söyle ve Genelkurmay Başkanından da bir talimat bekliyorum de ve onları idare et’ dedi. Bu emrin üzerine Kara Kuvvetleri Komutanı kalktı odayı terk etti ve gitti.” demektedir.
Bütün Bilgiler Işığında Salih Zeki Çolak’ın 15 Temmuz’da Yaşadıkları
15 Temmuz günü TSK personeli henüz daha mesaideyken saat 16.30'da sözde darbe ihbarı Genelkurmay II. Başkanı ile Genelkurmay Başkanı'na iletilmiştir. Karargâhta üst düzey toplantı yapılmıştır. Toplantı sonrası Hulusi Akar tarafından Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak, Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı İhsan Uyar ile birlikte o gün saat 19.00’dan sonra Ankara’da 3 adet hava taşıtı ile izinsiz uçuş yapılacağı ve bunun araştırılması için Kara Havacılık Komutanlığına gönderilmiştir. Yanlarına askerî savcı ve merkez komutanlığı personeli de almaları emrini vermiştir.
Kendi ifadesine göre Salih Zeki Çolak, saat 18.50 sıralarında Kara Havacılık Komutanlığına ulaşmıştır. Kara Havacılık Komutanı Tümgeneral Hakan Atınç ile odasında özel görüşmüştür. Hakan Atınç’a güvendiği için durumu özetle anlatmıştır. Kendisinin Kara Havacılık Komutanlığına gelme sebebini maskelemek için Ankara dışına çıkmak üzere kullanacağını söyleyip bu maksatla bir B-200 uçağı hazırlatılması emrini vermiştir. Tümgeneral Hakan Atınç’tan o akşam için yani 15.07.2016 tarihi akşamı için uçuş planı olup olmadığını, varsa bu uçuş planını getirmesini istemiştir. Varsa böyle bir uçuş, bu uçuşta hangi pilotların ve mürettebatın bulacağının listesini istemiştir. Hakan Atınç uçuş planını getirmek üzere odadan çıktığında, Salih Zeki Çolak odada yalnız iken Hulusi Akar ile telefonda görüşmüştür. Bu esnada karargahın önünde B-200 uçağının hazır edildiğini görmüş, bu durumu ve başka hiçbir hareketlilik olmadığını telefonda iletmiştir.
Hulusi Akar, şüphe uyandırmamak için askerî savcı ve merkez komutanlığı personelinin nizamiye dışında bekletilmesini söylemiştir. Daha sonra Salih Zeki Çolak ve Hakan Atınç, tesisleri beraber gezmek üzere hareket etmişlerdir. Salih Zeki Çolak bu esnada merkez komutanlığı personelinin kışla dışında kalmadığını ve karargaha giriş yaptığını fark etmiştir. Bu durumu da maskelemek için merkez komutanlığı personeline karargah binasında kalmalarını söylemiş ve diğer personele de, merkez komutanlığının “helikopter kabul töreni emniyet tedbirleri provaları” için geldiğini söylemiştir. Genelkurmay Başkanı’ndan emir geldiğinde B-200 uçağı ile yola çıkacağını, bu emir gelene kadar da helikopter kabul töreninin hazırlıklarını denetleyeceğini belirtip orada geçireceği süreyi de bu sebebe bağlayarak maskelemiştir. Sonraki denetlemeler esnasında Kurmay Başkanı İhsan Uyar gelmiştir. İhsan Uyar da denetim faaliyetlerine katılmıştır.
Salih Zeki Çolak ile ilgili bir başka iddia ise Kara Havacılık Birliği’ndeki denetlemeleri esnasında “bizim şu taarruz helikopterlerinin şehir merkezlerindeki yeteneklerini bir ortaya koyalım” şeklinde cümlesi ve oradaki bazı helikopterleri kast ederek, “Cumhurbaşkanı’nın helikopterini yakalayabilir mi bu helikopterler?” diye sormasıdır. Bu tavrı oradaki personeli kışkırtma ve tuzağa düşürmeye yönelik bir gayret olduğu açıktır. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin emir komuta zinciri içerisinde bir operasyon gerçekleştirileceği algısını oluşturmuştur. Askerî personelin, komuta kademesinin bilgisi ve emri dahlinde faaliyetler gerçekleştirileceğini düşünmelerine sebep olmuştur.
Hangarlar bölgesinde iken Salih Zeki Çolak, Hulusi Akar ile tekrar telefon görüşmesi yapmıştır. Durumun sakin olduğunu ve olağanüstü bir şey görmediğini söylemiştir. Sonra denetleme grubuna Korgeneral Metin Gürak da katılmıştır. Tesislerdeki faaliyetleri 21.35’e kadar sürmüştür. Sonuç itibariyle yaklaşık 3 saat bu birlikte denetlemelerde bulunmuş ancak ihbara yönelik hiçbir tedbir almadan bu birlikten geri dönmüştür.
Salih Zeki Çolak’ın ve Diğer Şahitlerin İfadeleri ve Ortaya Çıkan Tutarsızlıklar
Hulusi Akar meclise gönderdiği ifadesi de dahil olmak üzere tekrar tekrar ve Yaşar Güler de aynı şekilde her üç ifadesinde de genelkurmay karargahında Hakan Fidan, Hulusi Akar, Yaşar Güler ve Salih Zeki Çolak’ın başından itibaren beraber toplantı yapmışlar gibi anlatmaktadır. Salih Zeki Çolak’ın yukarıdaki bölümlerde anlatıldığı gibi, bu toplantıya çok kısıtlı bir katılımı olduğu konusu nedense bu ikili tarafından gizlenmeye çalışılmaktadır.
Salih Zeki Çolak ifadesinde, Hulusi Akar’ın kendisine 3 adet helikopterin 15 Temmuz akşamı saat 19.00’dan sonra Ankara'da izinsiz uçuş yapacağını söylediğini belirtmiştir. Ancak Hulusi Akar ifadesinde “Biz Yaşar paşa ve Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak ile acilen alınacak tedbirleri konuştuk. Değerlendirmelerimizde gelen bilginin daha büyük bir planın parçası olabileceğini mütalaa ettik” demektedir. "Korgeneral Metin Gürak'ın zırhlı birlikler tümenine gitmesini ve tankların çıkmamasını emrettik” diye devam etmiştir. Yani olayın sadece basında yansıdığı gibi Hakan Fidan'ın alınması değil daha büyük bir olay olduğunu mütalaa ettik demektedir. Tanklar çıkacaksa daha büyük bir olay ancak darbe olabilir. Hulusi Akar, ben darbeyi bilmiyordum demiştir fakat bu ifade doğru görünmemektedir. Ayrıca Salih Zeki Çolak, Metin Gürak konusunu bilmediğini ifade etmiştir.
Bu çelişen ifadelerden çıkartılacak muhtemel bir sonuç şudur: Hulusi Akar ve Yaşar Güler, Salih Zeki Çolak'a üç helikopterinin 15 Temmuz akşam saat 19.00'dan sonra Ankara'da izinsiz uçuş yapacağını söylemişlerdir. Kendi aralarında ise gelen bilginin daha büyük bir planın parçası olabileceğini mütalaa etmişlerdir. Sözde darbe girişimine yönelik hazırlanan tuzağın bir parçası olarak, her şeyin yolunda gitmesi ve TSK personelinin sokağa çıkması için bildikleri gerçekleri o an için Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak’a anlatmamışlardır. Salih Zeki Çolak’ın Cumhuriyet Savcılığı 14.10.2016 tarihli ifadesinde yer alan “aldığım görev bir darbe girişimine yönelik duyum değil, sadece izinsiz uçuşa müdahale ile ilgilidir.” cümlesi bu durumu destekler niteliktedir.
Salih Zeki Çolak, “Kara Havacılık Komutanlığından ayrıldıktan sonra Devlet Demir Yolları köprüsüne varmadan aracı oradaki bir cebe çektirerek emir subayı ile şoförü de araçtan çıkartarak sayın komutan ile irtibat kurmaya devam ettik. O esnada orgeneral İhsan Uyar'a ‘benim içim rahat değil’ dedim ve bir daha dönüp bakmak gerekiyor diye düşündüm” demektedir. Burada da Salih Zeki Çolak, ihbar ile ilgili bir işlem yapmadığından dolayı (ihbarda adı geçen Sikorsky ve Cougar helikopterlerini bile kontrol etmemiştir) rahatsızlığını açık bir şekilde ifade etmiştir. Çünkü kimseye emir vermediği sürece, içinin rahat etmesi için gece boyunca pistte bekleyip uçuş olayı olursa tam yetkili olarak derdest etmesi gerekmekte idi.
Bütün bu değerlendirmelerin sonucunda Hulusi Akar’ın, Salih Zeki Çolak’a karşı da ikili oynadığı ve Salih Zeki Çolak’ın, 15 Temmuz’da yaşananlar ile ilgili daha doğru şeyler söylediği sonucuna varılmaktadır. Tüm ifadeler ve olaylar incelendiğinde Hulusi Akar'ın aslında darbeyi önlemek değil önünü açmak için, gerekli tedbirleri almadığını bu yönde Salih Zeki Çolak'ı da kullandığını göstermektedir. Hulusi Akar ve diğer personel bu yazının konusu olmadığından Salih Zeki Çolak’ın değerlendirilmesine devam etmek gerekirse karşımıza şu iki ihtimal çıkmaktadır:
Birincisi ve daha zayıf olan ihtimal Hulusi Akar’ın beyanlarının doğruluğudur. Bu ihtimali doğru kabul edecek olursak, Salih Zeki Çolak’ın aldığı emirler gereği muhtemel bir darbe girişimini engellemek için bütün tedbirleri alması gerekirdi ve bunu yapmadı.
İkinci ihtimalde ise, Salih Zeki Çolak’ın harfi harfine Hulusi Akar’dan aldığı emirleri uyguladığı görülmektedir. Bu ihtimalde de yine Salih Zeki Çolak, bile isteye bir planın parçası olmuş ve tabir yerinde ise kendisini bu amaçla kullandırtmıştır. Sonuç itibariyle; her iki ihtimalde de Salih Zeki Çolak’ın aşağıda yazan ihmal ve bu tuzağın kurulmasına katkıları bulunduğu anlaşılmaktadır.
Salih Zeki Çolak’ın Cevaplayamadığı Sorular ve Değerlendirilmesi
Saat 19.12'de telefon ile görüştüklerinde Hulusi Akar, Salih Zeki Çolak’a izlenimlerini sormuştur. Salih Zeki Çolak ise herhangi bir olağanüstülük görmediğini söylemiştir. İddianameye göre taarruz helikopterlerinin aprona çekilmesi hazırlık olarak kabul edilirken, Salih Zeki Çolak bu hazırlıkları göremediğini söylemiş ve “olağanüstü bir durum yok” diye rapor etmiştir. Halbuki kamera kayıtlarına göre Salih Zeki Çolak bu helikopterlerin önünden geçmiştir. Kendisi bu birlikten ayrıldıktan kısa süre sonra da bu helikopterler zaten havalanmıştır.
Salih Zeki Çolak “ben sadece izinsiz uçuşa müdahale için oraya gittim, darbeden haberim yoktu” demektedir. Bu durum her iki ihtimalle de inandırıcı değildir. İzinsiz uçuş yapılacak da olsa, sözde darbe için havalanılacak olsa da merkez komutanlığının beş personeli ile bu eylemlere karşı koymak mümkün değildir. Saat 19.00’da gerçekleşeceği söylenen bir faaliyete neden saat 19.00’dan önce müdahale edilmediğinin izahı yoktur. Erken müdahale edilmediği sürece havalanan/havadaki helikoptere suç üstü yapmak mümkün değildir.
Salih Zeki Çolak, Cumhuriyet Savcılığı 18.07.2016 tarihli ifadesinde, denetim esnasında helikopterin hangarların içerisinde olduğunu gördüğünü söylemiştir. Bilirkişi Raporuna göre ise; “Kara Kuvvetleri Komutanı ve beraberindeki heyetin 4 adet makam aracı ile Kara Havacılık Komutanlığı Karargâhı istikametinden gelip, pistten geçerek Kara Havacılık Okulu Bakım Komutanlığı hangarı .. bölgesine gittiği saat 19.58'de aynı zamanda 3 adet AH-1W ve 1 adet T-129 ATAK helikopterin taarruz hangarı önündeki apronda görüldüğü güvenlik kamerası görüntüleri üzerinden yapılan incelemeler ile tespit edilmiştir.” Bilirkişi raporu hangarlar önünde helikopterler beklediğini ispat ederek, Salih Zeki Çolak’ın gerçeğe aykırı beyanını ortaya koymaktadır. Aslında bilerek müdahale etmediğini göstermektedir.
Bu çelişkinin sonradan farkına varmış olmalı ki Salih Zeki Çolak, çatı dava dosyası kapsamında mahkeme huzurunda müşteki sıfatı ile verdiği beyanında “helikopterlerin hangisinin hangar içinde veya dışında olabileceklerini değerlendirebilecek durumda değilim” diyerek kendini savunmuştur.
Salih Zeki Çolak’ın, ihbarda ismi geçtiği söylenen üç pilottan ikisinden aynı gece brifing alıp hiçbir idari veya adli işlem yapmamasının da izahı yoktur. Böylesi bir durumda "doğrudan tutuklama" yapılıp yargılama süreci ile durumun netleştirilmesi gerekirken bu da yapılmamıştır.
Ayrıca Salih Zeki Çolak, o gün ihbarı yaptığı söylenen Binbaşı Osman Karaca ile de denetlemeler sırasında hiç görüşmemiştir. Bunun sebebi kendisine sorulduğunda ise şu şekilde cevap vermektedir:
“… çünkü bu işin maskelenmesi gerekiyordu. O şekilde Genelkurmay Başkanı ve İkinci Başkanla koordine edilerek gidildi. Ben o görev talimatına göre hareket ettim. Bunun dışında yapmış olduğum her hareket farklı boyutlara gidebilirdi.” Vermiş olduğu bu cevapta “Binbaşı O.K.'nın kışlada olduğunu bilmiyordum, o hengâmede bunu yapmak aklıma gelmedi” gibi bir ifadeye rastlanmamaktadır. Bunun yerine kışlaya geliş maksadı için, olayın çözülmesi yerine “sadece ihbarın maskelenmesi gerekiyordu” denilmiştir. Yani olayın çözülmesinin istenmediğini net olarak ortaya koymuştur.
Salih Zeki Çolak, 15 Temmuz 2016 günü akşamı saat 21.00 civarında kendisine “tehlikeli durum var, gelmeyin!” denmesine rağmen ısrarla neden Genelkurmay Başkanlığına gitmek istediğinin cevabını verememiştir.
Bunun yanında, bu gidiş esnasında TSK teamülleri gereği Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanını mutlak suretle Kara Kuvvetleri Karargahına bırakması gerekmekte idi. Ancak Salih Zeki Çolak'ın böylesi acil durumda, Kara Havacılık Komutanlığı'ndan dönerken neden yanında bulunan Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanını, Kara Kuvvetleri Karargâhına acilen göndermeyip Genelkurmay Başkanlığına götürmekte ısrar ettiği de askerî teamüllerle izah edilememektedir. Kurmay Başkanının mutlak surette geri dönerken Kuvvet Karargâhına gitmesi gerekirdi ancak gitmedi. Bu durumun önceden bildiği bir şey olduğuna emare olduğunu ve kendisine “siz karışmayın” denildiğini düşünebiliriz.
Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak’ın Kara Havacılık Komutanlığında yaşadıkları, gördüklerini görmedim demesi ve hiçbir işlem yapmadan dönmesi izah edilecek bir durum asla değildir. İhbarı maskelemek için kışlaya savcı sokulmamıştır ve savcının ifade almasına müsaade edilmemiştir.
Basında ve Kara Havacılık iddianamesinde yer alan kalkışma ihbarının Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak tarafından saat 16.00-18.00 arasında genelkurmay karargahında öğrenilmiş olduğunun ortaya çıkması, bu bilgiyi astlarına söylememesi ve kendi ifadesi ile “Maskeleme Yaptığını” belirtmesi üzerine, Kara Kuvvetleri Karargahı Davasında bu komutanların mahkeme huzurunda tanık olarak ifadesine başvurulması defalarca talep edilmiştir. Ancak tanık dinletme talepleri gerekçesiz olarak red edilmiştir.
Bu konuda sonuç olarak suçları söyleyebiliriz;
Kara Kuvvetleri komuta katında görev alan üst düzey komutanlar, olağanüstü şartların yaşatıldığı o kaotik ortamda astlarını bilgilendirmedikleri gibi, sahip oldukları kalkışma bilgisi konusunda da;
- Askerî adli makamları (Kara Kuvvetleri Askerî Savcısını),
- Karargah ve kışla nöbetçi heyetini,
- Karargahta ve kışlada bulunan astlarını haberdar etmemişlerdir.
Kara Kuvvetleri Komuta Katı kalkışma bilgisini personelinden gizleyerek o kaotik ortamda personelini doğru bilgilendirmemiş ve personelin “Kaçınılmaz Hataya Düşmesine” sebep olmuşlardır.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en büyük kuvvetinin komutanı, Genelkurmay Başkanı vekili, yüz binlerce asker, uzman erbaş, astsubay, subay ve 55 tugay ve daha birçok birlik ve karargâhının komutanı, hiç kimseye bir emir vermemiştir. Başka herhangi bir yerden, birliklerinden, astlarından durumun ne olduğunu bile sormamıştır. İhbarı aldıktan sonra dahi Kara Kuvvetleri karargâhına giriş çıkışı yasaklamamıştır.
III. 15 TEMMUZ SONRASI FAALİYETLERİ
Yukarıda geçen TSK zirvesinin ifadelerinden anladığımız kadarıyla; Hulusi Akar ve Yaşar Güler ilk ifadelerinde özenle ve dikkatle Hakan Fidan'dan hiç bahsetmemişlerdir. Salih Zeki Çolak 18.07.2016 tarihinde verdiği ifadede Hakan Fidan'dan hiç bahsetmemiştir. Üç ay sonra 14.10.2016'da nedense bir daha ifade vermek zorunda hissetmiştir. Olaydan üç gün sonra hatırlamadığı detayları üç ay sonra anlatmıştır. Onda da Hulusi Akar, Yaşar Güler ve Hakan Fidan arasındaki üçlü toplantıya katıldığını söylememiştir. Hulusi Akar ile YAŞ çalışması yaptığını, sonradan Yaşar Güler'in bir-iki kez geldiğini, üçü bir arada iken kendisi oradan ayrılmadan son beş dakikada Hakan Fidan'ın geldiğini söylemiştir. Görüldüğü gibi, çok önemli birçok detayı en başta hiç dile getirmezken, kendi ihtiyaçları ve belki de koz olarak kullanabilmek için zamanla açığa çıkarmıştır.
Tüm Türkiye genelinde askerlerin tamamına yakını yaşanan olayların bir sözde darbe girişimi olduğunu sonradan anladıklarını ifade etmelerine rağmen cezalandırılırken, Salih Zeki Çolak da bütün bu yaşadıklarına rağmen derdest edildiği ana kadar bir darbe girişimi hissetmediğini söyleyerek kendisini savunmuş ve ceza almaktan şu an için kurtulmuştur.
Kaynaklar
- Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi 2017/109 Esas sayılı [Çatı] dava dosyasında 381. Klasörde yer alan pdf dosyası
- Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi 2017/109 Esas sayılı dava dosyasına ait Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının İddianame No: 2017/1258 sayılı [Çatı] iddianamesi § 507-508. (Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak’ın Ankara Cumhuriyet Savcılığı 14.10.2016 Tarihli İfadesi)
- Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi 2017/109 Esas sayılı [Çatı] dava dosyası kapsamında 24.12.2018 tarihinde Yarbay Levent Türkkan’ın savunmasındaki beyanı
- Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi 2017/109 Esas sayılı dava dosyasına ait Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının İddianame No: 2017/1258 sayılı [Çatı] iddianamesi § 683-685
- Hulusi Akar'ın Cumhuriyet Savcılığı 19.07.2016 tarihli İfadesi
- Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 2016/108299 Sor. 2017/2168 No.lu Kara Havacılık iddianamesi § 192'de yer alan Bilirkişi Raporu ifadesi
- Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/109 Esas sayılı dosyası kapsamında 19.02.2018 tarihli duruşmasında Müşteki Salih Zeki Çolak'ın beyanı
- Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/109 Esas sayılı dava dosyası kapsamında 19.02.2018 tarihli duruşmasında Salih Zeki Çolak'ın Müşteki beyanında çapraz sorgusu
- Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının İddianame No: 2017/1168 sayılı [Kara Havacılık] İddianamesi