15 Temmuz'a Dair Resmi Anlatıya Karşı Yazılmış Bir Manifesto

15 Temmuz'a Dair Resmi Anlatıya Karşı Yazılmış Bir Manifesto
10/11/2025

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi'nde, Fırat Alakuş sanık sandalyesini bir kürsüye, savunmasını ise 15 Temmuz'a dair resmi anlatıya karşı yazılmış bir manifestoya dönüştürdü. Kurmay Albay, ağırlaştırılmış tecrit koşullarında tutuklu geçirdiği günlerin ardından, mahkeme salonunu bir karşı-tarih inşası için stratejik bir mevzi olarak kullandı. Alakuş, savunması boyunca sadece masumiyetini savunmadı; aynı zamanda 15 Temmuz gecesini, kendisi gibi emirle hareket eden askerlerin kurban edildiği, üst düzey bir komplo ve kontrollü bir kaos operasyonu olarak yeniden kurguladı. Bu cüretkâr anlatının merkezinde, kendisinin bir darbeci değil, emir-komuta zinciri içinde hareket ederken tasarlanmış bir tuzağın merkezine yerleştirilmiş bir piyon olduğu tezi yatıyordu. Savunmasının ham, alaycı ve meydan okuyan tonunu daha en başında, Trabzonlu Temel ile İdris'in Londra'da ilk kez sosisli sandviç yediği bir fıkrayla ortaya koydu. Bu karanlık mizahın ardında, adalet arayışına dair sarsılmaz bir inanç yatıyordu:

"Gerçekten bir gün mutlaka gerçeklerin mutlaka açığa çıkacağına kesinlikle tüm kalbimle inanıyorum."

Mahkeme Salonunda Tarihe Düşülen Notlar

Alakuş, savunmasını meşru bir görev emrinin nasıl bir komploya dönüştürüldüğünü anlatarak başlattı, kendisine yöneltilen delilleri teknik analizlerle bir bir çürüttü ve son olarak, komplonun mimarları olarak gördüğü komutanları sanık sandalyesinden yargıladı. Savunması, 15 Temmuz gecesinin merkezindeki emir-komuta zinciri ve terör tehdidi iddialarının yeniden sorgulanmasına zemin hazırlayan, tarihe düşülmüş sarsıcı bir not niteliğindeydi.

İddiaların Odağındaki Görev: "Genelkurmay'ı Terör Tehdidine Karşı Takviye Emri"

Fırat Alakuş'un savunmasının hukuki ve mantıksal temelini, 15 Temmuz günü kendisine ve birliğine tevdi edilen görevin meşruiyeti oluşturur. Bu görev, Alakuş'un anlatısında, bir darbe planının parçası değil, tam aksine devlete yönelik bir tehdidi bertaraf etme amacının bir gereğiydi. Alakuş, tüm eylemlerinin, hiyerarşik amiri olan dönemin Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı'dan aldığı meşru bir emrin icrasından ibaret olduğunu ısrarla vurgulayarak, masumiyetini bu emrin yasallığına dayandırdı. Bu görev, ona göre, komplonun başlangıç noktası ve kendisinin tuzağa çekildiği ilk adımdı.

Savunmada öne çıkan kilit noktalar şu şekilde özetlenebilir:

  • Görevin İçeriği: Alakuş, kendilerine verilen görevin son derece açık ve yasalara uygun olduğunu belirtti: "muhtemel terör saldırısına karşı Genelkurmay Başkanlığını koruma ve emniyet tedbirlerinin takviye edilmesi." Bu görev, özellikle MİT'ten geldiği belirtilen DEAŞ tehdidi istihbaratı bağlamında anlam kazanıyordu.
  • Emri Veren Makam: Görevin şifahi olarak dönemin Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı tarafından verildiğini ve bu emrin hukukiliğinde hiçbir şüphe duymadığını ifade etti. Bu, bir askerin sorgulamadan yerine getirmesi gereken, meşru bir amir emriydi.
  • "Tatbikat" Kavramı: Görevin hassasiyeti nedeniyle personele "tatbikat" olarak duyurulması emrinin de yine Aksakallı tarafından verildiğini belirtti. Hatta Aksakallı'nın 15 Temmuz akşamı Harekat Eğitim Şube Müdürü Ümit Bak aracılığıyla kendisine, "Fırat'a söyle, tatbikata başlasınlar" mesajını ilettiğini savundu.
  • Genelkurmay'a Giriş: Birliğiyle birlikte saat 21:22'de Genelkurmay nizamiyesinden hiçbir engelle karşılaşmadan giriş yapmalarını, faaliyetin üst makamlarca bilindiğinin ve önceden koordine edildiğinin en somut kanıtı olarak sundu. Alakuş, bu durumu mahkemede şu net ifadelerle açıkladı:

Alakuş'a göre bu meşru görev, birileri tarafından kasıtlı olarak bir darbe girişiminin parçası gibi gösterilmiş ve kendisi ile emrindeki personel, daha büyük bir planın piyonları olarak feda edilmişti. Savunmasının ilerleyen bölümleri, bu yasal görevin nasıl karmaşık bir komplo teorisine evrildiğini ve kendisinin bu tuzağın merkezine nasıl yerleştirildiğini detaylandırdı.

Komplo Teorileri: "Hulusinasyon Süreci" ve "Maskorofka" Doktrini

Fırat Alakuş'un savunması, basit bir suç inkârının ötesine geçerek 15 Temmuz'u yeniden çerçeveleyen, entelektüel ve çarpıcı bir teorik yapı sundu. Bu bölümde Alakuş, olayları sadece bir darbe girişimi olarak değil, kendisinin de içinde olduğu TSK personelini, yargıyı ve kamuoyunu yanıltmak amacıyla kurgulanmış daha büyük bir planın parçası olarak yorumladı. Bu planı açıklamak için, iddia makamının dilini alaycı bir şekilde yeniden üreterek kendi karşı-leksikonunu yarattı ve "atamasyon, dolamasyon, çarpmasyon" gibi terimlerle süslediği iki ana kavram geliştirdi: "Hulusinasyon Süreci" ve "Maskorofka".

Hulusinasyon Süreci

Alakuş, bu kavramı, dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın isminden türetmiş ve Harbiyelilerin geçmişte kullandığı bir tabirden ödünç almıştı. Ona göre Hulusinasyon Süreci, gerçeğin kasıtlı olarak çarpıtıldığı ve algıların manipüle edildiği bir dezenformasyon kampanyasıydı. Bu süreci şu şekilde tanımladı:

"Algıyı bozmak, kavrayışı çarpıtmak, mukayeseyi anlamsızlaştırmak ve muhakemeyi felç etmek maksadıyla ve özellikle bu yargılamada hüküm verecek olan siz değerli heyeti hedef alan dezenformasyon, bilgi kirliliği, kara propaganda, yalancı tanık, gerçeğe aykın rapor üretilmesi suretiyle karar vericilerin hatalı sonuç çıkarmasına ve değerlendirmeyi yanıltmaya yönelik faaliyetlerin tamamı."

Maskorofka (Rusça Aldatma/Sis Perdesi)

Alakuş, Rus askeri doktrininden ödünç aldığı bu kavramı, 15 Temmuz'un arkasındaki stratejiyi açıklamak için kullandı. Maskorofka, Alakuş'un teorisinde büyük stratejik aldatmacayı, yani darbe girişiminin bilinçli olarak engellenmemesini ifade ederken, Hulusinasyon Süreci ise bu eylemin ardından gerçeği örtbas etmek ve kendisi gibi günah keçilerini yaratmak için yürütülen psikolojik operasyondu. Alakuş, Maskorofka doktrinini 15 Temmuz bağlamında şöyle tanımladı:

"Darbe girişimine yol verilmesi ve bu sebebe karşı da gerekli reaksiyonun gösterilerek yani karşı darbe tertiplenmesi suretiyle ortamın belirsizleştirilmesi."

Alakuş'a göre bu stratejinin nihai amacı, TSK başta olmak üzere devletin kurumsal yapısını dönüştürmek ve "tek adam rejimine geçiş" için gerekli zemini hazırlamaktı. Bu teorik çerçeve, Alakuş'un savunmasının sonraki bölümlerinde kendisine yöneltilen somut delillere ve iddia makamının adli aygıtlarına yönelik topyekûn saldırısına zemin hazırladı.

Delillerin Çürütülmesi: İftira ve Manipülasyon İddiaları ile yazının ikinci bölümü devam edecek...

Arif Masnu

 

Kaynak

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/109 esas sayılı dosyası kapsamında yapılan 19/03/2019 ve 20/03/2019 tarihli duruşmasındaki Kur.Alb. FIRAT ALAKUŞ'un SEGBİS ile kaydedilerı esasa ilişkin savunması